Yine hüzün bulutları akıttı yağmurlarını bir bir düşlerimizin üzerine..
Biraz bordo biraz mavi, çokça da gri..
Ve yine bir futbol gecesinin finalinde, Trabzonsporlunun üzerine düşen hüzün yağmurlarıydı, rahmetini bir başka bahara saklar gibi..
Bu gecenin hikayesi..
Evet,
Yine omuzlar düştü aşağı, yürekler bir defa daha  burkuldu..
Bir VAR bir YOK gibi, ilk yarısı zifiri bir siyaha bürünmüş gecenin, ikinci yarıda tam tersine gündüzle gece gibi farklı oluşu insanın üzüntüsünü daha da depreştiryor ister istemez..

Çünki;
İlk yarısında ne yaptığını bilmeyen bir Trabzonspor, daha doğrusu sakatlıktan yeni çıkmış bir Burak Yılmaz'ın tabiri caizse Trabzonspor'u adeta bir kişi eksik oynatması mı, yoksa Sosa, Yusuf ve Abdülkadir'li orta sahanın arkadan Onazi ile baraber bu kadar acemi, bu kadar kopuk, bu kadar negatif bir oyun performansı sergilemesinin yanında, ikinci yarıda bütün bu saydığımız olumsuzlukarından sıyrılmış bir Trabzonspor'un en azından beraberliği kotaramaması çok üzücü oldu!..

Şunu açıkça belirtmek gerekir ki '' Milli Ara '' Trabzonspor'a yaramamış..

Geçen hafta deplasmanda alınan Alanyaspor yenilgisini  Galatarasay zaferinin rehavetine bağlamış olmakla, bu akşam ki kendi evinde alınan bu mağlubiyetininde milli maç aralığınından dolayı  bir payı olduğunu varsayabiliriz.

Lakin,
Trabzonspor, geçen hafta ki Alanyaspor yenilgisi dahil, bu akşam ki Göztepe mağlubiyetine kadar, Burak Yılmaz'ın yokluğunda daha derli toplu, daha bir takım oyunu performansını sahaya yayar bir süreklliğini görmekteydik..

Yani,
Trabzonspor daha diri daha ne yaptığını bilen bir oyun kimliği içindeydi.
Şimdi Ünal hocaya sormak lazım: Sakatlıktan yeni çıkmış ve maç eksiği olan bir oyuncuyu direkt ilk on bire koymak yerine, ikinci yarıda maçın gidişatına göre kullanmayı deneseydi, daha makul ve mantıklı olmaz mıydı?
Ayrıca,
Bu durum forma adaleti açısındanda oyuncular arasında teknik heyete karşı bir inanç zafına yol açmaz mı?

Hülasa, bu yenilgiyi sırf Ünal hocamızın kararlarına bağlamak haksızlık olur kanısındayım.
Zira, daha bir kaç hafta önce kendi evinde Sivasspor ve Galatasaray'ın fişini   ilk otuz dakikada çeken Trabzonspor'u başka nasıl izah edebiliriz ki(?)..
Ki, Sayın Ahmet Ağaoğlu başkan bile, ben rakiplerini oyunun ilk yarım saatinde tuş eden Trabzonspor'u izlettiğimiz için gururluyum, diye demiyor muydu?

Evet,
İlk yarıda ne yaptığını bil(e)meyen bir Trabzonspor'u sahaya çıkaran Ünal hoca, iknci yarıda yanlışlarından dönüp, Amiri- Rodellaga değişikliği ile orta saha elemanlarının birbirlerine yakın ve pas oyununa geçmeleriyle oyunu rakip alana yıkmaları aslında gitti denilen maçı döndürecek nitelikteydi.
Hele ki Nwakaeme ve Olcay'ın oyuna girişiyle bütün riskleri alan Ünal hoca ve öğrencilerinin çabaları ne yazık ki maçı çevirmeye yetmedi, yetemedi..

Burak'ın bana göre konsantresiz penaltı vuruşu ve VAR'a, daha doğrusu önce golü vermeye meyilli Hüseyin Göcek'in sonra '' VAR '' konseyi ile iletişimi sonucu verilmeyen ' VAR'a takılan muhteşem Rodellaga golünün sayılmamalarınıda oyunun bütününde değerlendirmek gerek..
Ve kaptan Onur'un bir anlık hatasıyla Yasin'in bile gol olduğuna inanmadığı vuruşu aslında gol olmasaydı, bu akşam Trabzonspor'u çok farklı bir yere konumlanmış olaraka değerlendircektik.
Lakin futbol biraz sonuç bir şans oyunu..
Skor ise  en hakiki veridir günün sonunda!

Sonuç itibariyle;
Trabzonspor için son iki haftada tehlike çanları çalmaya başladı..
İş burda taraftara olduğu kadar onları bu yönde inandıracak Ünal hoca ve ekibine iş düşüyor..
Artık hocanın çekirdek kadrosunu kurgulayıp, mesela ilkin Mustafa Akbaş'ı kurtların önüne atmaktan ivedilikle vazgeçerek işe koyulmasını bekliyoruz..

Yoksa..
Burak'ın Bu İşleri...