Ligde olmasa da UEFA Avrupa Ligi'ndeki üç maçta Trabzonspor formasını giyen 18 yaşındaki santrfor, bu tecrübenin coşkusunu, motivasyonunu ve futbola olan tutkusunu artırdığını anlatıyor. Babası ve iki amcası Trabzon amatör kümesinin tanınan oyuncuları. Bugünlere gelmesinde babasının emeğinin çok olduğunu söylüyor. Mücadele etmeyi ve sert futbolu seviyor, İngilizlerin sadece maçlarını değil, idmanlarını bile izliyor.  

6 Şubat 2002 Trabzon doğumlusun. Öncelikle Trabzon'da nasıl bir çocukluk geçirdin?

Trabzon'da çok güzel bir çocukluk geçirdim. Zaten köy çocuğuyum. Köyde doğdum, büyüdüm. Evimiz hâlâ orada. Ben Akyazı'danım… Şansıma yeni stadımız da Akyazı'da inşa edildi. Çok erken yaşlarda başladım futbol oynamaya. Futboldan başka bir şey hatırlamıyorum zaten. Direkt futbolla başladı her şey. Mahalle aralarında top koşturuyordum. Kolasına maçlar yapardık. Her şeyim futboldu. Amatör bir kulüpte oynamıştım, Telekom'da… Çocukluğumu çok yaşayamadım diyebilirim. Annem, babam, hepsi beni futbola yönlendirdi.

Aileni tanıyabilir miyiz? Baban, annen, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?

Beş kardeşiz. İki ablam, bir kız, bir de erkek kardeşim var. Ablalarım 22 ve 19 yaşlarında. Kız kardeşim 16 yaşında. Benden bir yaş küçük. Babam oto galericiliği yapıyor. Annem ev hanımı…

Ailende senden başka sporcu var mı?

Hem de çok var… Babamlar üç kardeş. Babam da amcalarım da amatör kümelerde futbol oynamış. Babam iyi bir stopermiş. Herkes tanıyor zaten kendisini. Özkan Akpınar… Çok sertmiş. Trabzon'daki amatör takımların çoğunda oynamış.

Eğitim hayatın konusunda bilgi alabilir miyiz?

Spor Lisesi'ne yazılmış ve başlamıştım ama okul bana çok uzaktı. Evim bir tarafta, okul diğer uçtaydı. Sabah kalkıp gitmek çok zordu. İlk yılını okudum. Ama ikinci yıl okulumu değiştirip meslek lisesine kaydoldum. Muhasebe okuyorum. Maçlardan fırsat buldukça okula devam etmeye çalışıyorum.

Telekomspor'dan Trabzonspor'a geçişin nasıl oldu?

O dönem Türkiye Futbol Federasyonu'nun "futbol köyleri" uygulaması vardı. Ben de Erzurum'daki futbol köyündeydim. Babam aradı, "Oğlum seni Trabzonspor'dan istiyorlar" dedi. Ben de, "Hayırlısı olsun baba" dedim. Trabzonspor sonuçta Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birisi hatta bana göre en büyük kulübü. Gittik ve anlaştık. Babamlar oturup konuşmuşlar ve halletmişler. Biz de seve seve gittik zaten… Buralara gelmemdeki en büyük etken babamdır. Benim için çok önemlidir kendisi… Beni çok destekliyor. Yememe, içmeme, uykuma, her şeyime çok ilgi gösteriyor sağ olsun…

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen bu yolda emin adımlarla ilerliyorsun. Seni diğerlerinden ayıran özelliklerin nelerdi?

Aslında ben de kendime "Futbolcu oldun" diyemem. Ben bu işe çok önem verdim. Bir tercih yapmam gerekiyordu ve ben de futbolcu olmayı kafama koymuştum. Önümdeki tek seçenek gibi görüyordum. Evim tesislere oldukça uzaktı ve ben de bu nedenle tesislerde yatıp kalkıyordum. Futbolcu olmayı çok istiyordum. Bir şeyi çok ister ve bu isteğinize ulaşmak için çok çalışırsanız mutlaka başarırsınız. Benim için de formül, çok istemek ve çok çalışmak…

Çok ilginç bir istatistiğe imza attın. Trabzonspor ile Süper Lig'de forma giymeden UEFA Avrupa Ligi'nde üç maça çıktın. İlk olarak Krasnodar'a 3-1 yenildiğiniz maçta oynamıştın. Bu ilk maçında neler hissettiğini anlatır mısın?

Krasnodar maçına gideceğimiz zaman A takımdan aramışlardı. Ben de bekliyordum o telefonu. Altyapıdaki oyuncularda zaten hep bu beklenti vardır. "Arasalar da gitsek" deriz her zaman. Ünal Hocam gençlere çok değer veren bir teknik adamdı malûm. Takımı sahaya sürdüğü zaman kaybetmekten asla korkmuyordu; gençlere çok önem veriyordu. Biz de onun güvenini boşa çıkartmadık. Sahaya çıktığım ilk anda biliyordum ki Ünal Hoca arkamdaydı ve beni destekliyordu. Telefon çaldığı zaman o kadar mutlu olmuştum ki… Krasnodar'ın stadı çok güzel. Sahaya ilk çıktığım zaman hayran olmuştum. Reklam panoları, tribünleri çok etkileyici… Kendi kendime "Zamanı geldi" demiştim. Çok iyi hazırlamıştım kendimi. Maçta neler yapacağımı hayal ediyordum sürekli olarak. Bir gün önce antrenmana çıktığım zaman heyecanımı yenmiştim. Takımdaki ağabeylerim de bana çok yardımcı oldu. Çünkü yapabileceğimi biliyorlardı. Bana güvendiler ve sahip çıktılar. Ben altyapıdan çok büyük beklentilerle çıktım. Herkes, "İyi bir golcü geliyor" diyordu. Taraftarın bana verdiği değeri boşa çıkarmamak için çok çalıştım. İzin günlerimde bile hiçbir zaman durmadım. Köye annemlerin yanına gittiğimde bile dağlarda koşuyordum. O derece istiyordum. Sahaya çıkmadan önce soyunma odasında ağabeylerim benimle konuştu. "İlk 5-10 dakika heyecan olur ama sonra alışırsın. Çok önemseme heyecanı" dediler. Evet, tatlı bir heyecanım oldu. Sonra alıştım. Hatta çok iyi oynamıştık Krasnodar maçında… Sonra talihsiz bir gol yedik. Olan olmuştu ama çok iyi oynamıştık. Sonra ikinci maçta da şans geldi.

Getafe'ye 1-0 yenildiğiniz maçta da 90 dakika oynadın. Ardından da 2-0 biten Basel maçında 40 dakika sahada kaldın. UEFA Avrupa Ligi tecrübesi sana neler kattı?

 Getafe maçı da çok güzel geçti. Genç ağırlıklı bir kadroyla oynadık. Akyazı'daki ilk maçımdı. Köyden aşağı bakardım ve hep derdim ki, "Allah'ım inşallah bir gün bu statta oynamak bana nasip olur…" Dediğim gibi Akyazı'da doğup, Akyazı'da büyümem beni hep motive etti. Babam bana hep, "Bak oğlum. Evimiz burada, stadımız burada… İnşallah seni bir gün burada izleyeceğiz" derdi. Beni hep motive ederdi. Çok heyecanlanmıştım. 90 dakika oynadım. Taraftarımız gençlere çok sahip çıkıyor. Her zaman arkamızdalar. Trabzon'da her yerde tanınıyorsunuz. Herkes bana, "Gol at. Her zaman arkandayız" diyor. Gerçekten çok güzel bir şehir. Çok heyecanlanmıştım ama sonra o heyecanı yendim. Basel maçını ise dışarıda oynamıştık. İlk başta güzel başladık. Çok gol kaçırdık. İkinci yarının başında hocam beni ısınmaya gönderdi. Biliyordum oyuna gireceğimi. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Gol atamadım; kısmet olmadı. En iyiyi vermeye çalışıyorum. Fırsat geliyor ve bu fırsatları çok iyi değerlendirmek zorundayız. UEFA Avrupa Ligi bambaşka. Müziği, sahaya çıkışı… Hayalini kurduğunuz, televizyondan izlediğiniz her şeyi yaşıyorsunuz. Bana çok şey kattı. Daha çok tutkuluyum şu an futbola… Heyecan kattı ama heyecanımı yendim şükür… Özgüven de geldi. 

Editör: TE Bilişim