Trabzonspor'un geçtiğimiz transfer döneminde kadrosuna kattığı John Obi Mikel Trabzonspor Dergisi'ne açıklamalarda bulundu.

Trabzon'da olmak ve Trabzonspor'da oynamaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Mikel Mourinho'dan Lampard'a kadar dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Burayı seçmendeki en önemli faktör neydi? Trabzonspor’a transferin nasıl gerçekleşti? 
Trabzonspor’dan teklif geldiğinde ilk olarak milli takımdan arkadaşlarım Onazi ve Nwakaeme ile görüştüm. Onlara şehir ve kulüple ilgili sorular sordum. Onlar da, Trabzonspor’un büyük başarılar hedefleyen, hırslı ve geçen sezon elde edilen başarının üstüne çıkmaya çalışan, başarıları yeterli görmeyen bir kulüp olduğunu söylediler. Takım hakkında çok olumlu şeyler duydum. Daha sonra başkanımızla tanıştım. Kendisi bana kulübün gelecek planlarından bahsetti. Bu görüşme sonrası da tamamen ikna oldum. 

Trabzonspor’un teklifinde aklında neler vardı? Türkiye’ye gelerek kariyerine ve kendine neler katabileceğini umuyordun?
Uzun yıllar süren Chelsea macerasından sonra kısa bir süre Çin’de futbol oynadım. Sonra tekrar İngiltere’ye döndüm. Kültürünü öğrendiğinizde, içerideki organizasyonu gördüğünüzde size önemli katkılar sağlayacak bir yer Türkiye. Burası kariyerime önemli katkılar sağlayacak. Şu an için takım olarak istediğimiz sonuçları alamadık. Bunu değiştirdiğimizde her şey çok güzel olacaktır. Eksik olan tek şey saha sonuçları. 

Taraftarlarımızın ilgisi ve havalimanındaki karşılaması için neler söylersin?
Gerçekten harikaydı, inanılmaz bir tecrübeydi. Daha önce hiçbir yerde bu şekilde karşılanmamıştım. Takip edebildiğim kadarıyla sadece ben değil yeni gelen tüm oyuncular bu şekilde karşılandılar. Oyuncular olarak bu şekilde karşılanınca taraftarlara teşekkür edebilmek için elinizden geleni yapmak istiyorsunuz. Umarım iyi bir sezon geçirip onlara kendi yöntemimizle teşekkür edebiliriz. 

Teknik heyet ve oyuncular için neler söylersin?
Burada gelince karşımda bir futbol ailesi gördüm. Ailenin içine geldiğinizi hissediyorsunuz. Birbiriyle bütünleşmiş, birbirini çok seven, birlikte çalışan oyuncu grubuyla birlikte teknik heyet ve profesyoneller gördüm. İlk geldiğimde kendi adıma değişimin verdiği zorlukları çektim. Bu normal bir durum. Çünkü yeni bir kültüre ve sisteme alışmanız gerekiyor. Zaman alan bir durum. Ancak kulübe geldiğim andan itibaren herkes tarafından çok iyi karşılandım. Harika bir teknik heyete sahibiz. Oyuncu kadrosu hem yetenek hem de insan olarak çok kaliteli. Ancak biraz önce belirttiğim gibi değişimin zorlukları başlangıçta oldu. Özellikle Sturridge ile birlikte antrenman farklılıklarını gördük. Dolayısıyla buna ayak uydurmaya çalışıyoruz. Fiziksel olarak gün geçtikçe daha iyiye gittiğimi düşünüyorum. İlk geldiğimde fiziksel olarak takımın gerisinde olduğumu söyleyebiliriz. Ekstra çalışmalarla aynı seviyeye gelmeye çalışıyorum. 

Takımdaki oyuncularla nasıl bir ilişkin var. Özellikle altyapıdan gelen oyuncularımızın yetenek düzeyini nasıl buldun?
Geldiğimde göze çarpan ilk şeylerden biri gençlerin kalitesi oldu. Sonra kulübün sisteminin genç oyuncuları yetiştirip takıma kazandırmak olduğunu gördüm. Genç oyuncuların çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Ben de antrenmanlarda tecrübelerimi paylaşıp, neleri yapıp neleri yapmamaları hususunda yardımcı olmaya çalışıyorum. Onları iyiye ve doğruya yönlendirme amacındayım. Takımla antrenmanlara çıktığımda Abdürkadir Ömür’ü görüp, “wow” demiştim. İnanılmaz derecede çok yetenekli bir oyuncu. Sakat olması çok üzücü, keşke böyle bir durum yaşanmasaydı. Ancak sakat bile olsa tüm dünya onun ne kadar yetenekli ve istekli bir oyuncu olduğunu görebiliyor. Böyle oyuncuların olması ve oynayabilmesi takım adına çok olumlu bir durum. Kulüp de onlara gereken şansı veriyor. Bu oyuncuların bir şeyleri başarabilmesi için bu şansı vermeniz gerekiyor.  

Takımımızla birlikte ilk maçına çıktığında neler hissettin?
Sezon başı kampını kaçırmış bir oyuncuyum. Sezon başı kampını kaçırınca ne kadar çalışırsanız çalışın fiziksel olarak kısa zamanda takım arkadaşlarınızla aynı seviyeye gelmeniz zordur. İlk maçta bunun zorluğunu yaşadım. Bunun dışında takımla birlikte olmak, takımla seyahat etmek ve aynı sahada mücadele edebilmek gerçekten harika bir duyguydu. Benim için güzel bir tecrübe oldu. 

Nasıl bir misyon taşıdığını düşünüyorsun?
Misyonumun çok açık ve net olduğumu düşünüyorum. Geçen sezon çok başarılı bir takım vardı. Takımımız şimdi o başarının üstünü hedefliyor. Dolayısıyla ben de bu hedefe ulaşma konusunda takımıma yardımcı olmaya çalışıyorum. Kısaca misyonum takıma yardımcı olmak. Ancak böyle bir takımın içine dahil olmak zordur. Başlangıçta bu sorunu yaşadım ama şimdi alıştığımı söyleyebilirim. Taraftarın, takımın, hocamızın bizden beklentilerini biliyoruz. Bu beklentilerin karşılanması adına hem tecrübelerimle hem de sahada yaptıklarımla katkı sağlamak istiyorum.

Trabzonspor hem lig hem de Avrupa’da yoluna devam ediyor. Takımın bu kulvarlardaki şansını nasıl görüyorsun?
Lig ve Avrupa’yı birbirinden ayrı değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Benzer yarışmalar olsa da farklı nitelikler taşıyorlar. Örneğin Avrupa Ligi kısa mesafeli bir yarışken, lig uzun bir maraton. Ligde oynayacağınız çok fazla maç var ve çok fazla süreç geçirebilirsiniz. Bu kısım bizim için biraz şanssız başladı diyebilirim. Yeni oyuncular transfer ettiğinizde zamana ihtiyacınız vardır. Ancak çok şanslıysanız tüm parçalar hemen yerine oturur. Bu kolay bir durum değildir. İşin doğası gereği zamana ihtiyaç vardır. Takım arkadaşlarınızı tanıyıp, neler yapabileceklerini bilmeniz lazım. Bu yıl önemli bölgelerde oynayan önemli oyuncu arkadaşlarımızın sakatlık yaşaması büyük talihsizlik oldu. Bu durum düzelecektir. Ancak hep dediğim gibi zamana ihtiyaç var. 

Taraftarlarımız ve oluşturdukları atmosferlerle ilgili neler söylersin?
Taraftarlarımız gerçekten inanılmazlar. Hem stadyumda oluşturdukları atmosfer, hem bize olan destekleri çok etkileyici. 12. adam olarak sonuç ne olursa olsun destek verdiler. Burası bir futbol şehri. Futbol insanların hayatlarında çok önemli bir yere sahip. Hatta bazı taraftarlarımızın tamamen futbolla yaşadığını gördüm. Bu aynı zamanda oyuncuyu baskı altına alan bir durumdur. Ben baskı altında oynamayı seven bir oyuncuyum. Çünkü ben hiçbir zaman basit bir hayatı tercih eden biri olmadım. Eleştirilmeyi severim. Baskıyı kaldırabildiğiniz sürece başarılı olabilirsiniz. Chelsea gibi harika bir kulüpte 12 yıl boyunca oynamamı ve o kadar çok başarı kazanmamı sağlayan belki de bu oldu. Trabzonspor’da da benzer başarıları yakalayabilirsem çok mutlu olurum. 

Ligin kalitesi için ne düşünüyorsun?
Ligin kalitesinin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Ligde yer alan oyunculara baktığınızda çok kariyerli ve iyi oyuncular olduğunu görüyorsunuz. Benim için buraya gelebilmek ve buna tanık olabilmek çok önemliydi. Takımların yaptıkları transferler ligde ne kadar başarılı olmayı istediklerini ortaya koyuyor. Biz de takım olarak aynı düşüncedeyiz. Bu yıl zorlu bir lig yarışı olacak diye düşünüyorum. Hatta şampiyon olacak takımla diğerleri arasında büyük fark olacağını düşünmüyorum. 

Top sana gelmeden önce atılacak pasa kendini hazırlamış, yapacağın hamleyi düşünmüş oluyorsun. Oyunu kaç saniye önden oynuyorsun?
Bunların doğuştan gelen şeyler olduğunu düşünüyorum. Özellikle de inşa edilen şeyler olduğunu düşünüyorum. İnşadan kastım takım arkadaşlarınızın özelliklerini bilmek. Arkadaşınızın topu ayağına mı yoksa önüne mi istediğini bilmeniz lazım. Kısaca birbirinizi tanıyorsanız her şey daha kolay oluyor. Birbirinizi iyi tanımıyorsanız işler zorlaşabiliyor. 

En başa dönersek futbol kariyerine üç bin kişi arasından seçildiğin Nijerya’daki Football Academy’de başladığını görüyoruz. Seçmelerdeki bu başarını nasıl anlatırsın?
Daha da öncesine dönersek eğer futbola sokaklarda başladım. Ayağımızda futbol ayakkabısı veya krampon olmadan, bazen de futbol topumuz olmadan topa benzeyen herhangi bir şey ile futbol oynamaya çalışıyorduk.  Bazen üstümüzde kıyafet bile olmuyordu. Ailelerimizin maddi durumu iyi değildi. Akademi seçmelerine katılıp seçilmemden sonra kariyerim çok hızlı gelişti. Afrika Ligi’nde çok fazla oynamadan hemen transfer oldum. Ben her zaman en iyisini ve en yüksekte olmayı hedefleyen birisiyim. Trabzonspor’da da hedefim bu şekilde. Takımıma en yapabildiğim en iyi katkıyı yapmak istiyorum. Hala başarılar kazanmaya aç olduğumu, başarılar kazanmak istediğimi, yeni şeyleri en yüksek seviyede yapabilmeyi hedefliyorum ve bunu hissediyorum. Trabzonspor’da bunları kazanmak adına yer alıyorum. Futbol benim için bir yaşam tarzı. Futbola bana verdikleri için müteşekkirim. Hayatımda istediğim birçok şeyi bana futbol verdi. 

Ailede başka oyuncu var mı?    
Ailem tam anlamıyla futbolla dolu bir aile. Babam çocukluğunda futbol oynamış. Biz beş kardeşiz. Babam her zaman futbola olan yeteneğimizi ondan aldığımızı söyler. Kardeşlerimden ikisi futbol oynadı ve bıraktı. Diğer iki kardeşim halen oynuyor. En genç kardeşim Nijerya’da kaleci olarak kariyerine devam ediyor. Umarım iyi bir kariyeri olur. 

2002 yılında 15 yaşındayken doğduğu şehir olan Jos takımlarından Plateau (Yayla) United’a transfer olup, iki yıl forma giymişsin. Birçok Nijeryalı oyuncunun yolunun geçtiği bu takımdan sonra 2004’te Norveç takımlarından FK Lyn’e geçmişsin. Avrupa’ya ilk adım attığında ne gibi zorluklar yaşadın?
Aslında Chelsea Kulübü’nün yönlendirmesi sonucu 15 yaşında bu kulübe transfer oldum. Premier Lig gerçekten çok zor bir lig. Doğrudan oraya gidip oynamanız zor. Ayrıca ligin şartlarını karşılamanız gerekiyor. Bireysel gelişimimi sürdürebilmek ve Avrupa futboluna ayak uydurabilmek adına bu kulübe gittim. Genç yaşıma rağmen iyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum. 

2006 yılında 21 yaşındayken 20 milyon euro bonservis bedeliyle Chelsea’ye transfer oldun. Bu transferde seni diğer oyunculardan farklı kılan ve tercih edilmeni sağlayan özelliklerin nelerdi?
Chelsea’nin günümüz şartlarında bile yüksek olan bu meblağı ödeyerek beni transfer etmesi mutluluk verici. Bu rakam bir anlamda oyuncu olarak değerinizi gösteriyor. Chelsea’de geçirdiğim süreçten zevk aldığımı söyleyebilirim. Başlangıçta ligin ve bu ligde oynanan oyunun ritminin zorluğu vardı. Buna alışınca büyük zevk almaya başladım. 

Uzun yıllar kaldığın Chelsea’de birçok başarı kazandın. Bu istikrarın ve başarılar için neler söylersin?
O döneme dönüp baktığımda hem çok mutlu oluyorum hem de çok gururlanıyorum. Chelsea gibi her zaman başarıyı hedefleyen, başarının bir nevi zorunluluk olduğu bir kulüpte uzun yıllar görev alabilmek, çok önemli isimlerle oynayabilmek, çok önemli zaferler kazanmak bir futbolcu olarak beni mutlu ediyor. Bu tarz kulüplerde her zaman disiplinli bir şekilde, her zaman aynı yöne gitmeniz ve her zaman başarı kazanmanız gerekiyor. Mutlaka bir kulvarda başarı kazanmanız lazım. Chelsea’de Frank Lampard, John Terry, Didier Drogba ve Petr Cech gibi çok iyi oyun liderlerimiz vardı. Bu isimler takımı her zaman başarıya yönlendiriyordu. Böyle liderler size kılavuzluk yaptığı zaman gerçekten başarı bir yerde size geliyor. Benim Trabzonspor’a katmak istediklerimden biri de bu. Takım arkadaşlarımı doğru yönlendirip, disiplinin önemini vurgulamak gibi. Bir insan ve oyuncu olarak ben de öğrenmeye devam ediyorum. İnsanlara karşı kibar olup, iyi davranmak zorundasınız. Hayatın içindeki değerleri öğrenmeniz gerekiyor. Bir futbolcu olarak bu konularda öğrenmeye devam edip, kendimi geliştirmeye çalışıyorum.    

Sonrasında gittiğin Çin’de aradığını bulamadığını görüyoruz. Hatta bir röportajında Çin’e gitmenin bir hata olduğunu okumuştum. Bu konuyu açar mısın?
Aslında Çin’e gitme kararımdan asla bir pişmanlık duymadım, hiçbir zaman da duymayacağım. Ailem Çin’de yaşamaya çok fazla alışamamıştı. Çocuklarımın okul sorunu da vardı. Dolayısıyla dönmek istediler. Orada devam etmeme sebeplerim bunlar. 

Kariyerine baktığımızda sert ve mücadeleci oyununla tanınmana rağmen kariyerinde üçü direkt, biri çift sarı karttan olmak üzere sadece dört kırmızı kart görmüşsün. Bunu nasıl başardın?
Chelsea’ya transfer olduktan sonra oynadığım ilk maçımda kırmızı kart görmüştüm. Birkaç maç oynadıktan sonra bir tane daha kırmızı kart gördüm. Gördüğüm kartlar Jose Mourinho’yu çok mutsuz etmişti ve bana oyunumu geliştirmem için Makalele’yi izlememi tavsiye etmişti. Makalele inanılmaz bir oyuncuydu. Pozisyonunun belki de dünyadaki en iyilerinden bir tanesiydi. Genç oyuncu olarak her topa müdahale etmeyi, her topa uçmayı istiyorsunuz. Makalele’yi izlemeye başlayınca kendimi değiştirmeye ve geliştirmeye başladım. Çünkü benim oynadığım pozisyon belki de takım için en önemli pozisyon. Ya da en önemlilerinden bir tanesi. Orda yaptığınız her hareket tamamen takımı etkiliyor. Türkiye’de biraz daha sert ve agresif bir futbol istendiğini görüyorum. Ben de buna elimden geldiğince yanıt vermeye çalışıyorum ama öğrendiklerime göre önemli olan sertlik değil hareketin ne kadar akılcı olduğudur. Bazen tabii ki sert müdahale yapmanız gerekir ama öncelikle akılcı olması lazım.   

Chelsea döneminde özellikle Jose Mourinho’yla iletişimin nasıldı? 
Jose Mourinho, ilk zamanlar gördüğüm iki kırmızı kart sonrası beni aylarca oynatmadı. Sonrasında kendisiyle harika bir ilişkimiz oldu. Zaten beni kulübe getiren kişi kendisiydi. Teknik direktörlük çok zor bir iş çünkü birçok yüksek egoyla uğraşmanız gerekiyor. Bu yüksek egolu, büyük isimleri kontrol altında tutup, mücadele edebilmeniz gerekir. Jose Mourinho bu işleri en iyi beceren teknik adamlardan bir tanesi. Hem taktik olarak hem de insani ilişkiler anlamında çok başarılı. Şimdilerde bile kendisiyle harika bir ilişkimiz var. Jose Mourinho’yu bilirsiniz. Kendine has birisidir.  

Eski takım arkadaşın Frank Lampard, Chelsea’nin menajeri oldu. Bu konuyla ilgili neler söylersin?
Kendisi adına çok mutluyum. Frank Lampard ve John Terry’nin çok önemli menajerler olacağını biliyorduk ancak takım arkadaşları olarak öncelikle John Terry’nin bu seviyeye geleceğini düşünüyorduk. Frank Lampard büyük bir adım attı. Kulübün efsanevi bir oyuncusunu takımın başına getirmesi gerçekten aile kulübü olmaya doğru büyük adımlar attığının göstergesi oldu. Kendisiyle görüşüp başarı diledim. Hatta espri yapıp emekli olduğumda yanına asistan menajer olarak gideceğimi de söyledim. Umarım uzun yıllar başarılı olur. Çünkü onun Chelsea’den ayrıldığını görmek beni çok mutsuz eder. Ayrıca John Terry de bu başarıyı yakalayacak bir isim. Çünkü birlikte oynadığımız zamanlarda takımın lideri ve saha içindeki patronuydu.  

Futbolu bıraktıktan sonra teknik adamlık yapmayı mı planlıyorsun?
Gerçekten buna karar vermedim. Bazı zamanlar futbolun içinde kalmayı istiyorum, bazı zamanlarda ise iş adamı olarak yaşantıma devam etmek planlıyorum. Kararsızlığım devam ediyor.  Zamanı gelince düşüneceğim.

Futbol olmazsa hangi alanda iş yapmayı planlıyorsun?
Farklı ortamlarda yeni bir şeyler öğrenmeyi seviyorum. İngiltere’de, “Her şeyini tek bir kutuya koyma” diye bir söz vardır. Henüz ne yapacağıma karar vermedim. Bu konu zamanla netleşir.

Milli takım kaptanlığını bıraktığını açıkladın. Bu kararı almanın nedeni ne oldu?
Çoğunluğunda kaptan olmak üzere 13 yıl boyunca milli takıma hizmet ettim. Bu süreçte takım halinde önemli başarılar kazandık. İlk olarak 2013 yılında bırakmak istedim ama yetkililerle yaptığımız görüşmeler neticesinde devam etmeye karar verdim. Şu an çok yetenekli genç oyunculara sahibiz. Hepsi de birbirinden daha parlak. Bu oyuncuların zorlukların üstesinden gelebileceğini düşünüyorum. Onlara yer açmam gerekiyordu. Ayrıca önümde futbol için çok da uzun yıllar yok. Kalan süreçte takımıma odaklanmak istiyorum. 

Afrika Uluslar Kupası’ndaki geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsun?
Takımımız iyi bir iş ortaya koymuştu, daha fazlasını yapabilir, turnuvayı kazanabilirdik ama bir şanssızlık oldu. Çok iyi bir milli takımımız var ve bundan sonraki süreçte önemli başarılar elde edebileceğini düşünüyorum. Ben de onlara dışarıdan elimden gelen desteği vermeye devam edeceğim. 

Formunu korumak için nelere dikkat ediyorsun?
Basit ve disiplinli bir hayat yaşamaya çalışıyorum. Sağlıklı beslenmeye, sağlıklı bif uykuya, iyi dinlenmeye gayret ediyorum. Deneyim kazandıkça tükettiğiniz gıdaların size ne kadar fayda ve zarar verebileceğini görüyorsunuz. Benim şansım kız arkadaşım oldu. Londra’da bana çok güzel ve sağlıklı yemekler hazırlayarak formda kalmama yardımcı oldu. 

Tüm başarılar değerlidir ancak Chelsea ile Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşadın. O anlardan bahseder misin? 
İnanılmaz bir duyguydu. Harika bir gece olmuştu bizim adımıza. Bayern Münih’i kendi evinde yenmemiz inanılmazdı. Drogba’nın golü atması, penaltılar derken şampiyon olmuştuk. Çok özel anlardı. Her futbolcunun olduğu gibi benim de hayalim gerçek olmuştu. Bu duyguyu her futbolcu yaşaması lazım.

Baban Michael Obi, 2011 ve 2018 yıllarında olmak üzere iki kez fidyeciler tarafından kaçırıldı. Her iki olayda da gösterdiğin metanetle dünya üzerinde kimsenin kolay kolay sergileyemeyeceği bir tavır ortaya koyarak takdir toplamıştın. O süreçten bahseder misin?
Hem benim hem de ailem için çok zor ve atlatılması güç bir süreç oldu. İlk olayın haberini bir lig maçı öncesi almıştım. Hocam oynayıp oynamayacağımı sorduğunda, işim gereği oynamak zorunda olduğumu kendisine söylemiştim. İçten içe ağlıyordum aslında, maç sırasında da gözlerimin dolduğu anları hatırlıyorum. Ancak babamı sadece para vererek kurtarabilirdim ve parayı da futbol oynayarak kazanıyordum. Son olayda da milli takım kampındaydım. Dünya Kupası’nda Arjantin ile oynayacaktık. Bu maç öncesi haberi aldım ama kimseyle paylaşmadım çünkü bunu anlatıp takımın moralini bozamazdım. Bu sorunla tek başıma mücadele etmeye çalıştım. Sonra da yine ödeme yaparak babamı kurtardım. Beni üzen olaylardan biri de milli takım, yani ülkemiz için mücadele ederken böyle bir olayı yaşamam oldu. Sonuç olarak ailece bu sorunların üstesinden geldik.  

Yine okuduğun bir kaynağa göre isminin aslında Michael olacağı ancak görevli kişinin yanlış yazması sonucu Mikel olduğunu öğrendim. Bu haber ne derece doğru?
Doğru bir hikâye. 17 yaş altı milli takımda oynarken görevli ismimi Michael yerine Mikel olarak yazmıştı. Sonrasında oynadığım turnuvada iyi bir performans sergileyip, ismimi duyurunca bu hatayı düzeltmek istemedim. Babamla da konuşarak yola Mikel ismiyle devam ettim. Babam önce biraz kızsa da devamında kabul etti. 

FIFA yılın futbolcusu ödülü Messi’ye verildi. Sence bu doğru bir karar mı? İmkanın olsa kime oy verirdin? 
Kesinlikle Messi. Bana göre Messi gelmiş geçmiş en iyi oyuncu konumundadır. Ronaldo’nun ise çalışarak bu noktalara geldiğini düşünüyorum. Messi, Tanrı tarafından verilen yeteneklere sahip. Bu nedenle ödülü sonuna kadar hak etmiştir. 

Kısa bir zaman oldu ama Türkler hakkında ne düşünüyorsun?
Türklerin çok sıcak kanlı, harika insanlar olduğunu söyleyebilirim. Örneğin İngiltere’de insanların sıkıca birbirine sarılabilmesi için birbirlerini çok uzun süredir tanıyor olması gerekir. Burada insanlar size güvenip, dostluğunu hissettirebiliyor. Çin’de ise insanlar biraz daha birbirlerinden uzak bir şekilde sadece yaptıkları işe odaklanıyor. 

Şehre geldiğinden andan itibaren ilk izlenimlerini anlatabilir misin? Ayrıca yemeklerle ilgili düşüncelerin neler?
Öncelikle yemeklerin harika olduğunu vurgulamam gerekiyor. İngiltere’deki balık yemeklerine kıyasla buradakileri daha çok beğeniyorum. Şehir ise futbol şehri. Aklınızda futbol varsa çok doğru bir yerdesiniz demektir. Ben zaten futbol oynamak için buraya geldim. Bu nedenle doğru yerde olduğumu düşünüyorum ve burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Benim tüm ailem Londra’da yaşıyor. Onları doğal olarak özlüyorum ama sonuçta ben bir iş yapıyorum. Bu işin karşılığını da vermem gerekiyor. Burada ailenin bir parçası olmaya çalışıyorum. Takımıma ve hedeflerine yardımcı olmak istiyorum. Hem bu yıl hem de gelecek sezonlarda başarılar kazanması adına elimden geleni yapmak için buradayım.