Maçın taktiğine geçmeden önce, hakeme ve Sivasspor’a birer paragraf ayırmakta yarar görüyorum!

Abdülkadir Bitigen 2019-2020 sezonunda Trabzonspor’a karşı düzenlenen operasyonun başındaki hakemlerdendi. Oldukça yeteneksiz ve kötü bir hakem olmasına rağmen iplerini elinde tutanların vazgeçilmez maşasıdır.

2010 yılından sonra şikenin bittiğini ve bir daha cesaret edilemeyeceğini düşünüyorsanız kesinlikle yanılıyorsunuz?

Şike bitmedi, sadece şekli değiştirdi.

Şike artık gücü elinde bulunduran TFF ve kurulları tarafından yapılıyor. TFF’nunu atayan siyaset kimi isterse veyahut TFF’na çöreklenen Fb ve Gs lobisinden o sene hangisi güçlüyse o şampiyon oluyor. Arada bir Beşiktaş şampiyon olur ancak Trabzonspor’un şampiyonluğu asla kabul edilemez. Bunlar birbirlerine düşseler bile ortak paydaları Trabzonspor’un asla şampiyon yapılmaması gereğidir. Pastayı Beşiktaş ile ve özellikle de Trabzonspor ile asla bölüşmek istemezler. Trabzonspor’un bir şampiyonluğu halinde başlarına neler geleceğini, bir daha uzun yıllar şampiyonluk göremeyeceklerini çok iyi biliyorlar.  

Bütün taktir haklarını Sivasspor’dan yana kullanarak, en basit pozisyonlarda bile Trabzonspor’lu futbolculara kolayca kart gösteren Bitigen, 94.dakikada hiçbir uyarıda bulunmadan Uğurcan’a kart gösterebiliyor. Korner direğine kadar koşarak Bakasetas’ın boğazını sıkan Şaşal’a kırmızı göstermek yerine Bakasetas’a sarı kart gösteriyor. Djaniny’ye yapılan penaltı VAR’a bile gitmiyor. Bu hakemler bu cesareti nereden buluyor? TFF’dan MHK’dan. Şaşal’da bu cüreti, bu cesareti hakemden buluyor?

Kendine geleceksin, haddini bileceksin Şaşal! Korner direğine kadar koşup futbolcumuzun boğazını sıkanları Akçaabat köfte gibi, hamsi ızgara gibi yerler bu şehirde. Yiğidoluk bu değil Şaşal?

Trabzonspor yönetimi şimdiden masaya yumruğunu vurmazsa bir 2020 sezonu daha yaşamamız kaçınılmazdır. İş işten geçtikten sonra atıp tutmak bir işe yaramıyor. Yıllarca bunu yaşadık ve tecrübe ettik. Bunca harcama yaptıktan sonra Trabzonspor’un hakkının kapalı kapılar ardında yenmesine engel olmama gibi bir hakkınız ve lüksünüz yok! O transferler bu cefakar taraftarın dişinden, tırnağından artırarak aldığı ürünler sayesinde yapılıyor.

Maça gelirsek; Trabzonspor klasik onbiri ve klasik oyunu ile maça başladı. Wakeme nasıl yürüyerek adam geçiyorsa, Trabzonspor’da yürüyerek maç kazandı. Hem ilk Roma maçının yorgunluğu hem de üç gün sonra oynanacak rövanş maçı sebebiyle fazla kastırmadı.

Sivasspor her ne kadar hatları birbirine yakın, takım savunmasını iyi yapan bir takım olsa da Hamsik, Bakasetas, Wakeme, Gervinhio, Djaniny çetesine karşı kaderine razı olmaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktu. Trabzonspor teknik kapasitesi ve oyun zekası çok yüksek olan bu beşlinin ikiye birleri, verkaçları ile rahatlıkla Sivasspor savunmasının arkasına sarkarak gol pozisyonları buldu.

Sivasspor, savunmasını ve orta sahasını ikinci bölgeye taşıyarak Trabzonspor’u burada karşılayıp kalesinden uzak tutmayı ve kaptığı toplarla kontra atağa çıkmayı düşündü. Bu yüzden özellikle 3 futbolcusunu hep üçüncü bölgede Trabzonspor yarı sahasında bıraktı. Böylece, hem ileride baskı yaparak Trabzonspor’un savunmadan paslaşarak oyun kurmasını engellemeye çalıştı, hem orta sahada kaptığı topları Faysal Fajr’ın uzun pasları ile bu futbolcularla buluşturarak kontra atağa çıkmaya çalıştı.

Trabzonspor’un savunmadan oyun kurmasını ve hücuma hızlı geçişini Morinho bile engelleyemedi ki Sivas ne yapsın.

Ancak Sivas’ın beyni olan Faysal Fajr’ın, Sivas’ın özellikle üçüncü bölgede beklettiği üç futbolcu ile pas bağlantılarını kesemedik ve orta sahada kaybedilen toplar Sivas atağı olarak geri döndü.

Avcı’nın set hücumu yerine tamamen hücuma geçiş oyunu oynatmamasının sebebini ben anlayamadım. Vardır bildiği bir şey.

Trabzonspor tempoyu bir tık daha artırsa, skorun 3-0 olması ve maçın koparılması kaçınılmazdı. Sezon sonu umarım bu golleri ve averajları aramayız! Trabzonspor maçı koparmayıp üzerine bir de penaltı golü yiyerek Sivas’ın direnci artırıldı ve maça ortak etti. Bu dakikadan sonra Sivas’ın bütün riskleri alarak şuursuzca saldırması ile maç iki takımında orta sahalarının çabuk geçildiği geçiş oyunlarına döndü.

Neyse ki! benim Tonya’lilara çok benzettiğim ve sanki bizden biri olan Siopis girdi oyuna. Ancak bu kadar isabetli bir transfer yapılabilir! Avcı’yı ve yönetimi yürekten kutluyorum! Siopis Trabzonspor’un orta sahasına en çok ihtiyacı olan sertliği, temaslı oyunu, ikili mücadele kazanmayı, top çalmayı, atak kesmeyi kazandırdı. Sadece bu onbeş dakikada yaptıkları ileride neler yapacağının göstergesidir.

Çok fazla bireysel ve bencil oynayan Gervinho ile vasatı aşamayan ve aşacağını da zannetmediğim İsmail Köybaşı dışında takımda sırıtan bir futbolcu yoktu. Roma maçındaki vurdumduymaz davranışları ile Pelegrini’yi takip etmeyip ilk golü yememizde büyük pay sahibi olan İsmail Köybaşı dün de kendisinden bekleneni yaptı. Şaşırdık mı? Tabi ki de hayır! Adamdaki rahatlık gerçekten sinir bozucu.

Bruno Perez muhteşemdi! Trabzonspor’un artık sağ bek sorunu kalmamıştır. Umarım Serkan Asan onun tecrübelerinden faydalanır ve bir şeyler öğrenir. Darısı sol beke artık! Böyle muhteşem bir kadro kurup, sol bekte İsmail gibi hem fiziksel, hem teknik, hem de mental olarak yetersiz bir adamı oynatmak akılla, mantıkla açıklanamaz. Yönetimin elini çabuk tutması, çok acil olarak Umut Meraş transferini bitirmesi gerekiyor. Dünkü maçta oldukça silik ve etkisiz oynayan Koita’ya 1.5 milyon avro garanti para veren yönetimin, Umut Meraş ile 50 bin avronun pazarlığını yapması oldukça manidardır!

Önceki yazılarımda da belirtmiştim. Uğurcan geçen sezona da durgun başlamış ve ilerleyen haftalarda ritmini bulmuştu. Dün akşam da eski günlerine döneceğinin sinyallerini vermeye başladı.

Roma’dan zaferle döneceğiz. Güzel günlerde buluşmak umuduyla…