Tecrübeli futbolcu yaptığı açıklamada "Siz işinizi yapın gerisi Tanrı'nın takdiridir" ifadelerini kullandı.

İşte Vitor Hugo'nun Trabzonspor Dergisi'ne verdiği röportaj:

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Futbola nasıl başladın, futbolcu olmaya karar verdiğin anı bize anlatır mısın?

Genel olarak sakin bir yapıya sahibim. Basit bir aileden geliyorum ve ailemle çok mutluyum. Futbolcu olabilmek, futbolda başarılı olabilmek, başarılar kazanmak, yurt dışında futbol oynamak çocukken hayalini kurduğum başarılardı. Bunları başarabilmiş olmanın gururuyla karşınızdayım. Sıradan, normal ve basit bir hayat yaşamaya çalışıyorum. Herhangi biri gibi yaşıyorum. Futbol hikayem ise yaklaşık 10 yaşında başladı. Douglas adında çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Kendisiyle birlikte Parana’nın Kuzeyinde bir takımda futbol oynamaya başladık. Aslında oradaki hocamdır beni futbola başlatan ve sevdiren. Futbolun temelini, pas atmayı, şut atmayı her şeyi orada öğrendim. Daha sonra Londrina ve devamında Santo Andre takımına gittim. O dönemde ülkemizde bir gençler şampiyonası vardı ve bu şampiyonada başarılı olabilmek geleceğiniz için çok önemliydi. Santo Andre ile iyi başarılar kazandık ve takım arkadaşlarımla birlikte gösterdiğimiz performans sayesinde ülkemizin önemli takımları bizimle ilgilenmeye başladı. Devamında kademe kademe yükselerek Palmeiras’a transfer oldum. Futbol hikayem böyle başladı diyebilirim.

Kendi futbol tarzını özetlemek gerekirse Vitor Hugo nasıl bir oyuncu?

Ben aslında fiziksel olarak iyi durumda olan, hava toplarında etkili olmaya çalışan, teknik olarak belki en iyisi olmasa da elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir futbolcu olarak tanımlayabilirim kendimi. Bazen bir şeyin en iyisini yapamayabilirsiniz ancak takımınız için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. Ben de böyle bir futbolcu olduğumu düşünüyorum.

Hırslı, istekli, disiplinli, dürüst, doğrucu ve lider karakterli bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Artıları ve eksileriyle saha içinde bu özelliklerinin yansımalarını bizlerle paylaşır mısın?

Söylediklerinize kesinlikle katılıyorum. Saha dışındaki kendimi saha içinde de yansıtmaya çalışıyorum. Dürüst ve temiz oyun oynamaya çalışan biriyim. Maç sırasında hakemlerle uğraşmam, rakip oyuncularla uğraşmam. Müdahalelerimi rakip oyuncuya zarar vermek için yapmam, o an hangi müdahaleyi yapmam gerekiyorsa onu yaparım. Takımımım için hangisi doğru ve gerekli ise onu yapmaya çalışan biriyim. Özetle saha dışında nasıl biriysem aynı şekilde saha içinde de onu göstermeye çalışıyorum.

İstersen biraz da transfer sürecinden bahsedelim. Transferin son günlerinde takımımıza dahil oldun. O günleri ve o süreci anlatır mısın?

Trabzonspor’un benimle ilgilendiğini sürecin ilk başında bilmiyordum. Ben saha içine odaklanmak isteyen, transfer vb. durumları düşünmek isteyen bir oyuncu değilim. O yüzden menajerime ciddi olmayan teklifleri bana sunmaması gerektiğini söylemiştim. Menajerim bana Trabzonspor’un ciddi bir biçimde benimle ilgilendiğini söyleyince transfer sürecini öğrendim. Bildiğiniz gibi o sırada Palmeiras’ın oyuncusuydum. Palmeiras’ta çok güzel günler yaşadım, şampiyonluklar gördüm. Benim bugün burada olmamı sağlayan, dünyaya tanıtan kulüp Palmeiras’tır. Teklif ciddileştiğinde Trabzonspor hakkında bilgi edinmeye başladım. Geçmişte neler yaptığını, başarılarını ve tarihini öğrendim. Daha sonra güncel olarak kulübün performansına baktım. Ligde ve kupadaki başarılarını gördüm. Gelecekte ne yapmak istediğini, planlamalarını gördüm ve Trabzonspor’un büyük bir takım olduğunu daha net anladım. Trabzonspor size kapılarını açmışken, o kapıları kapatamazsınız. Mutlaka gelmek istersiniz. Ben zaten Trabzonspor’un bana olan ilgisini ilk duyduğum andan itibaren bu teklifle ne kadar çok ilgilendiğimi Trabzonspor’a belli ettim ve Trabzonspor’u ne kadar çok istediğimi gösterdim.

Transfer görüşmeleri bir noktadan sonra durmuştu, o günlerden bahsetmek ister misin?

Evet, görüşmeler devam ederken sizin de bildiğiniz gibi ilk başlarda her şey çok olumlu gidiyordu fakat bir anda her şey tersine döndü. Arada yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle görüşmelerin durduğunu ve bu transferin gerçekleşmeyeceğini düşünüyordum. Gerçekten çok üzüldüm. Görüşmeler ilerlediğinde Trabzonspor’a geleceğim için Türkçe öğrenmeye bile başlamıştım. Günlük kelimeleri öğreniyordum. Tabii ki o süreçte görüşmelerin olumsuza döndüğünü öğrenince çok üzülüyorsunuz. Ancak şükürler olsun ki daha sonra kulüpler arasındaki sorunlar çözüldü ve transfer gerçekleşti. Tabii ki futbolda bu işler kolay olmuyor ama transferimin gerçekleşmesi için çok dua ettim. Çok istedim açıkçası ve arada küçük bir dönemde de olsa hayal kırıklığım oldu. O günlerde, transferin olumlu ya da olumsuz sonuçlandığını bilmediğimiz dönemde konuyu aileme açtım. Eşimle birlikte konuştuk ve hiç unutmuyorum birlikte transferimin olumlu sonuçlanması için dua ettik. Ben hep şunu söylerim, “Sen elinden geleni yap ama son kararı mutlaka Tanrı verecektir!”… Biz de Tanrı’dan bunu dilemiştik, bu sürecin olumlu tamamlanmasını istemiştik. Çok net olarak hatırlıyorum o günü.

Trabzonspor’a gelmeden önce takımımızı araştırdın mı, hiç maçlarımızı izledin mi? Takımımız hakkında neler düşünüyordun?

Trabzonspor’un ciddi bir biçimde transfer için benimle ilgilendiği anda kulübümüzün o sezon neler yaptığını merak ettim. Hem Süper Lig’de hem de Ziraat Türkiye Kupası’ndaki performansını gördüm. O sırada tanışmasak da Trabzonspor hakkında fikir sahibi olmak için sosyal medyada Guilherme’yi takip ettim. Onu takip ettikten sonra burada Marlon ve Flavio’nun olduğunu gördüm. Benimle aynı dili konuşan insanların olduğunu görmek güzeldi. Ardından Edgar’ın burada olduğunu gördüm. Aynı dili konuşan insanların olması çok güzeldi. Bu çok büyük bir avantaj. Bu isimlerle belki net olarak konuşmasak bile çevremdeki insanlarla konuştuğumda ve buraya geldiğimde ne kadar doğru bir karar verdiğimi görmüş oldum.

Takıma dahil olduğunda ilk ilgini çeken özellik ne oldu. Takımımız ve takım arkadaşlarını bir cümle ile özetlemek istersen ne söylersin?

Kulübümüzden içeri ilk girdiğimde aslında burada genç ve yetenekli bir takım olduğunu gördüm. Burada gelecek var. Küçük dokunuşlarla, değiştirilmesi gereken küçük noktaların düzeltilmesiyle, mevcut futbolcularımıza yeni şeyler katarak çok büyük bir gelecek inşa edebiliriz. Benim Trabzonspor’da ilk gördüğüm şey bu oldu. Geldiğimde yaşadığım ilginç anımı da anlatmam gerekirse, bir gün müsabakadan önce hocamıza “Soyunma odasına taşınabilir hoparlör koyabilir miyiz?” diye sormuştum. O da “Takım arkadaşlarına sor, onlar nasıl isterse yapabilirsin. Benim için fark etmez” demişti. İlk geldiğimiz andan itibaren soyunma odasında kendi dilimizde anlaşmaya, şakalaşmaya ve müzik dinlemeye başladık. Daha sonra diğer arkadaşlarımız da bizim yöresel müziklerimizi dinledi ve onlar da hoşlanmaya başladılar. Çok iyi ve eğlenceli bir ortamımız var. Birbirimize alıştık ve çok yakınlaştık.

Türkiye Ligi hakkında düşüncelerin neler?

Süper Lig’in zor ve farklı bir lig olduğunu düşünüyorum. Burada oynamanın da zevkli olduğunu düşünüyorum. Kendi pozisyonum özelinde baktığım zaman karşılaştığım santraforların çok yetenekleri ve güçlü oyuncular olduğunu görüyorum. Karşılaştığımız takımların birçoğu oyunlarını, takımlarını bu temel üzerinden kurgulamış durumda. Güçlü bir santrafor ve arkasında yetenekli oyuncular var.

Brezilya’nın yanı sıra İtalya ligi tecrüben de var. Brezilya daha teknik, İtalya ise daha güçlü bir lig. Türkiye ise biraz daha bu iki ligin de karışımı olarak gözüküyor. Sen Brezilya, İtalya ve Türkiye futbolu hakkında neler söylemek istersin?

Aslında temel olarak sizin de bahsettiğiniz durumun geçerli olduğunu söyleyebilirim. Brezilya’ya baktığınız zaman herkes için söylemiyorum ama çoğunlukla teknik oyuncular var. Bu bizim genlerimizde var. Hiçbir şey yapmasa bile doğarken futbola dair yeteneklerle dünyaya gelen oyuncular var. Dolayısıyla Brezilya sizin de söylediğiniz gibi daha tekniğe dayalı bir lig. İtalya ise bunun aksine daha planlı, daha kompakt oynanan, bireysellikten uzak ve her şeyin organizasyon dahilinde işlediği bir lig. Türkiye ise bu ikisinin biraz karışımı. İkisinin ortak noktalarına sahip bir lig. Türkiye’de bazen güçlü oyuncularla, bazen çok yetenekli oyuncularla, bazen çok yavaş ama hızlı düşünebilen oyuncularla bazen de saha içinde yapması gerektiğini bilen, teknik direktörün planlarını harfiyen uyguladığı için başarılı olan oyuncuları bulabileceğiniz bir lig. Dolayısıyla bu sizi biraz da şaşırtabiliyor. Ama genel hatlarıyla iki ligin de karışımı bir lig olduğunu söyleyebilirim.
İtalya’dan bahsetmişken… Forma numaranın, 13 numaranın bir hikayesi var. İtalya’da oynadığın dönemde takım arkadaşın 13 numaralı Astori’yi kaybetmiştiniz. Bize o duygularını anlatmak ister misin, Astori hakkında neler söylersin?

Futbolculuğumda 41 numarayı giydiğim dönemler oldu. Başka forma numaralarını da kullandım, 4 numarayı giydim. Ancak 13 numaranın bende çok önemli bir yeri var. İtalya’da beraber oynadığım takım kaptanım, arkadaşım ve hayatını kaybeden David Astori’nin anısına bir şeyler yapmak istedim. Hem onun hatırasını yaşatmak istedim hem de eşim ve ilk çocuğumun doğum tarihi olan 3 ve 1 rakamlarını taşımasını istedim. 13 numarayı bu yüzden tercih ettim. Astori benim çok değer verdiğim, çok önemsediğim, kaptanlığımı yapan bir arkadaşımdı. Bununla birlikte onun da hatırasını yaşatmış olduğumu düşünüyorum.

Türkiye’ye gelerek yeni bir kariyer planlaması yaptın. Gelecek için düşüncelerin neler? İleride kendini nerelerde görmeyi hedefliyorsun?

Trabzon’da çok mutluyum ve burada bir kontratım var. Kontratımın sonuna kadar Trabzon’da futbola devam etmek istiyorum. Tabii ki sonrasında benden memnunlarsa yine oturup konuşabiliriz. Sözleşmem devam ettiği sürece her zaman Trabzonspor’a ve takımımıza odaklanmayı seçen, burada en iyisini yapmayı isteyen ve bunun için çalışan bir oyuncuyum. En son Joao Pereira’yla yaptığımız konuşmada da burada muhteşem bir taraftarın olduğunu, stadyumdaki taraftarı görmeyi çok istediğimi söylemiştim. O da bana kesinlikle dolu tribünleri görmelisin demişti. Bu pandemi bittiğinde, taraftarlarımız tribünlere geri döneceği o günü merakla bekliyorum. Ne kadar çılgın, takımını sahiplenen ve sonuna kadar destekleyen bir taraftarımız olduğunu biliyorum. Onların önünde oynamayı sabırsızlıkla bekliyorum. Ben hep şunu söylerim, “Gelecek Tanrı’nın ellerindedir…” Siz işinizi yapmaya odaklanın, gerisi Tanrı’nın takdirindedir. Ben de Trabzonspor’da olduğum sürece elimden gelenin en iyisini yapmaya odaklanacağım, Trabzonspor’un için en iyi performansımı göstermeye çalışacağım. Gerisi Tanrı’nın takdirinde.

İstersen biraz da Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı’dan bahsedelim. Yeni bir teknik adam, yeni bir futbol anlayışı var. Abdullah Avcı sana neler düşündürüyor? Futbol anlayışı, çalışma biçimi ve diğer konularda neler söylemek istersin?

Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı gerçekten çok tecrübeli bir antrenör. Bunu zaten geldiği ilk andan itibaren hissedebiliyorsunuz. Söyledikleriyle ve yaptıklarıyla bunu bizlere hissettirdi. Benim için önemli olan şeylerden bir tanesi takımı taşıyabilmektir. Çünkü takımın ne zaman gaza basması gerektiğini, ne zaman fren yapası gerektiğini bilmek çok önemlidir. Abdullah Avcı kesinlikle bunu çok iyi yapıyor. Bir oyuncunun ne zaman ilgisini çekmesi gerektiğini, birine ne zaman bir şey söylemesi gerektiğini, ne zaman moral vermesi gerektiğini çok iyi biliyor. Bizimle olan iletişimi zaten çok iyi. Saha içinde bunu bize net olarak ifade ediyor. Geldiğinden beri de zaten elde ettiğimiz başarıyla ben ne kadar tecrübeli ve başarılı bir antrenör olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Birlikte çalışılması çok mutlu eden bir teknik direktör kendisi.

Başarı demişken, kulüp bazında takımların başarısı için olmazsa olmaz etken nedir? Sana göre bir futbol takımı hangi motivasyonla yürürse başarıya ulaşır?

Her takımın, her oyuncunun, her insanın bir hedefi olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü eğer bir hedefiniz yoksa hiçbir yere varamazsınız. Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, bir yere varmanız mümkün değil. Benim hayat tarzım hep bu yönde oldu. O yüzden ben oyucuların her zaman kendilerine yüksek ancak makul hedefler belirlemesi gerektiğini düşünüyorum. Hep en yukarıyı hedeflemeliler ancak gerçekleştirebilecekleri şartlarda. Şampiyonluk hedeflemeleri, en yukarıyı hedeflemeleri gerekiyor. Hedefiniz eğer Avrupa Ligi’yse Avrupa Ligi’ni, Şampiyonlar Ligi’yse Şampiyonlar Ligi’ni doğru bir şekilde hedeflemeli ve buna motive olmalısınız.

Sosyal medyayı çok etkili bir biçimde kullanıyorsun. Zaman zaman eşinle birlikte olan videoların viral olarak yayılıyor. Sosyal medya hakkında neler söylemek istersin?

Eğer takip ediyorsanız Instagram ve benzeri uygulamaları kullanıyorum. Aslında insanları eğlendirebilmeyi, onları mutlu edebilmeyi seviyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi hayatın o tatlı yönüne bakabilmeyi seviyorum. Sosyal medyayı eğlendirici ve iyi vakit geçirmemizi sağlayan bir yer olarak kullanmaya çalışıyorum. Orada insanları mutlu etmek hoşuma gidiyor.

Pozitif bir insan olduğunu görüyoruz. Sakin ve ılımlı yönünün yanında öfkelendiğin de oluyor mu? seni en çok kızdıran şey nedir? Şunu yapan insanlara dayanamıyorum, şu konularda çok öfkelenirim dediğin bir konu var mı?

Hayatım boyunca düşündüm, “Gülebilecekken neden üzülelim ki? Neden insanların kalbini kıralım ki?” Tabii ki benim de kızdığım, beni de sinirlendiren durumlar oluyor. Ama o esnada hep aklıma bu durumun geçici olduğu ve hayatın tadını çıkarmamız gerektiği geliyor. Olayları ve insanları hep iyi yönünden görmeye çalışıyorum. Genelde böyle davranırım. Çok fazla sinirlenen, öfkelenen biri değilim. Ama sinirlensem de çabucak geçer. Çünkü her şeyi iyi yönüyle görmeye, insanlara iyi yönden bakmayı tercih eden biriyim.

Ailen Trabzon’a geldi mi? Nasıl buldun şehri, insanları ve kültürü? Nelere yabancılık çekiyorsun ve en çok beğendiğin şeyler neler?

Ailem bir süre öncesine kadar yanımdaydı, ancak geçtiğimiz hafta Brezilya’ya döndüler. Pandemi dolayısıyla çok fazla dışarı çıkamıyoruz dolayısıyla şehri çok fazla tanıma fırsatımız olmadı. Geldiğimiz hafta itibariyle zamanımızın büyük bölümünü evde geçirdik. Ancak Trabzon’un yemeklerini çok beğendik. Ben de ailem de yediğimiz her şeyi çok sevdik. Geldiğimiz günden beri Türkiye’deki kültürü ve insanları tanıyabilmek istedik ancak dediğim gibi pandemi nedeniyle bu çok mümkün olmadı. Onun dışına Trabzon’da çok mutluyuz. Ailem şu an Brezilya’da ama her şeyden memnunuz.

Taraftarlarımızın ilk günden beri sana yakın ilgi gösteriyor. Çok sıcak bir iletişiminiz var. Bir anda tüm taraftarımızın gözdesi haline geldin. Trabzon taraftarıyla ünlü bir şehir. Neler söylersin taraftarlarımız hakkında?

Taraftarlarımızla gerçekten çok iyi bir iletişimim ve ilişkim olduğunu düşünüyorum ama pandemi şartları nedeniyle bunu sadece sosyal medya üzerinden sürdürebiliyoruz. Çok fazla temas etme şansımız olmadı. Ama havalimanında gördüğüm o ilgi karşısında çok şaşırmıştım. Bu kadar dünyayı sarsan bir süreç yaşanırken insanlar sadece havalimanına benim gelişimi görmek için gelmişlerdi. Bu beni çok etkilemişti. Taraftarımızla aramızdaki bağ çok iyi çünkü ben onların saha içindeki temsilcisiyim. Onlar bize gerçekten büyük bir sevgi gösteriyorlar, biz de onlara çok büyük bir sevgi ve saygı duyuyoruz. Onları temsil ettiğimizi düşünerek her zaman saha içinde takım arkadaşlarımla birlikte elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Zaman zaman Türkçe konusunda sıkıntılar yaşadığımız da oluyor. Trabzonspor’a geldiğim ilk zamanlarda Instagram üzerinden maç günleri paylaşım yapıyordum ve bunların altyazılarını internet üzerinden çevirmiştim. Bazı kelimeler hatalı çıkmıştı, ilginç anlar yaşamıştık. Daha sonra tercümanımız Ercan ile yaptığımız konuşmada bundan sonra tercümeleri kendisiyle yapmamızın daha doğru olacağını gördük. (Gülüyor) İlk günden itibaren taraftarlarımız ne mesaj verirsem vereyim beni çok iyi anladılar ve çok sevdiler. Ben de onların bu sevgisine karşılık verebilmeyi umuyorum. Trabzon’a geldiğimde aklımda bazı şeyler vardı, nelerle karşılaşabileceğimi tahmin etmiştim. Ancak tahminimin de üzerinde olan şeyler gördüm. Trabzon’a geldiğiniz andan itibaren insanların size olan ilgisini görebiliyorsunuz. Ayrıca kulübümüzden içeri girdiğimiz ilk andan da aşçılarımızın, malzemecilerimizin, odalarımızı temizleyen çalışanlarımızın, burada bizimle ilgilenen ve kulübümüzün yabancı oyuncular için atadığı tüm çalışanların gerçekten sizinle ne kadar ilgili olduğunu ve yardımsever olduğunu görebiliyorsunuz. Ben de ilk günden itibaren bunu hissettim. Bundan dolayı çok mutluyum. Hem kulübümüz hem de taraftarlarımızın bizim iyi hissetmemiz için tüm şartları sağlamaya çalışıyor. Ben de onlara bundan dolayı çok teşekkür ediyorum.

Pandemi sürecinde seyircisiz maçlar oynanıyor. Futbolun seyircisiz tadına alışabildin mi? Sahaya çıktığınızda neler hissediyorsunuz?

Futbol, taraftarsız oynandığı zaman hiç tadı olmayan bir oyun. Tribünler boşken belki saha içerisinde takım arkadaşlarınıza kendinizi daha iyi duyurabiliyorsunuz, daha iyi iletişim kurabiliyorsunuz ama arkanızı döndüğünüzde tribünde o desteğin, o sesin gelmediğini gördüğünüzde gerçekten bir şeylerin eksik olduğunu görüyorsunuz. Futbolun bir yemek olduğunu düşünürsek asıl ve en önemli olan baharatların eksik olduğunu görebiliyorsunuz. Futbolda en önemi şeylerden bir tanesi taraftar ve biz de maalesef bundan biraz mahrum kaldık. Aşılamanın birçok ülkede ve Türkiye’de başladığını gördük. Yavaş yavaş bu pandemi sürecinin sonlanmasıyla birlikte taraftarlarımızı sahada göreceğimiz o günü bizler de iple çekiyoruz.

Bizim soracaklarımız bu kadar, senin eklemek istediğin bir şey var mı?

Taraftarlarımıza bir mesajım var… Onların hem bana hem de tüm takım arkadaşlarıma gösterdikleri sevgi, yolladıkları o güzel mesajlara layık olabilmek için bizler de saha içerisinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Daha önce de söylemiştim, bizler taraftarlarımızın saha içerisindeki temsilcileriyiz. Onları temsil ediyoruz. Bu bilinçle birlikte en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bana güvendiklerini biliyorum, o yüzden ben de onlar için elimizden gelenin en iyisini yapacağımızın sözünü verebilirim. Teşekkürler.