Sadece koşarak maç kazanılmaz. Ancak şansınız yaver gitmez ve rakip takımla aranızda çok fazla kalite farkı yoksa koşmadan da maç kazanılmaz. Futbolda hangi sistemle oynarsanız oynayın, bu oyunun temel kuralı top rakipteyken rakibe boş alan bırakmamak, top sizdeyken rakibin markajından kurtularak boş alan yaratmaktır. Bunları yapabilmek için de oyun içinde sürekli hareket halinde olmak yani koşmak gerekir. Başarı için topla oynamak kadar, topsuz oyunu  becerebilmek de önemlidir.Topla oynamak yetenek işidir. Topsuz oyun ise zeka ve çalışmayı gerektirir. Bu iki işi birlikte başaran futbolcu ise yıldız futbolcu olur.

Bu genel değerlendirmelerden sonra Trabzonspor ne durumda bir de ona bakalım. Geçen günlerde  Lig TV de ilk 11 haftanın değerlendirilmesi yapıldı. Ben programı baştan izleyemedim, ancak seyrettiğim bölümdeki değerlendirmelere göre, top kazanma ve ceza sahasına orta yapmada Trabzonspor ligin en düşük seviyesinde. Takımların maç başı koşu ortalamasının değerlendirmesi yapıldı mı bilmiyorum. Ancak yapılsaydı bu alanda da en düşük seviyelerde olurduk. En son Gençlerbirliği maçında Trabzonsporda koşu mesafesi 10.000 metrenin üstünde olan  sadece iki futbolcu vardı. Şu anda ligin lideri olan – şikesi mahkeme kararı ve uluslar arası kuruluşlarca tescillenmiş olan- takımın son maçında iki oyuncu 12.00 metrenin üzerinde koşmuş. Kaleci hariç diğer oyuncuların tamamı ise 10.000 metrenin üzerinde koşmuş. Sanırım bu durum aradaki puan farkını izah etmeye yeterlidir. Yine aynı istatistiklere göre en fazla faule maruz kalan takım Trabzonspor. Bu durumun birçok sebebi olabilir. Bu konuda iddialı olmayacağım ama, sebeplerden birisi de futbolcuların topu ayaklarında fazla tutması olabilir mi acaba? Bir de kulüpte görevli dostlarımızdan birisi oyuncuların teknik direktör Mustafa Reşit Akçay’ı çok sevdiklerini söyledi fakat sahadaki durum bu söylemi pek doğrulamıyor. Gençlerbirliği maçında takım 3-2 mağlup, ancak bu durum Olcan ve Kadir hariç (ki bu ikisi 10.000 metrenin üzerinde koşan oyunculardı.) kimseyi rahatsız etmiyor. İnsan şayet hocasını seviyorsa, bırakın forma aşkını, aldığı parayı, sırf hocasının hatırına kazanmak için mücadele eder. İlk on birde yer almadığı için takımdan ayrılmak istediği söylenen genç Emre oyna giriyor. Böyle bir şansı elde eden oyuncunun kendini ispat etmek için yırtınması gerekir,  ama nerde. Sanki mütekaitliği gelmiş devlet memuru gibi sahada dolaşıyor. Takımda yanlış giden bir şeyler var ama ne? Sanırım yetkililer sorunu ve çarelerini bulacaktırlar.

Bütün bunlara rağmen saha sonuçlarına göre takım hala başarılı sayılır. Şu anda Avrupa liginde neredeyse tur garantilenmiş, ligde ise önümüzdeki yıl şampiyonlar ligi için rakiplerimiz olan baronlardan Beşiktaşın 4 puan, Galatasarayın 2 puan gerisindeyiz tabi önümüzdeki diğer kulüpler bu başarılarını sürdüremezlerse. Taktir-i ilahi, ben başka türlü izah edemiyorum. İnşallah izah eden birileri bulunur. Sağlıcakla kalın.