Delegelerin verdiği oylar ile Trabzonspor'a yönetici olarak seçildikten sonra olaylı bir şekilde görevden ayrılan ve bu süreçten sonra uzun süre sessiz kalmayı tercih eden Osman İlyas, suskunluğunu Haberzon.com Genel Yayın Yönetmeni Ali Çil 'e bozdu...

Hacıosmanoğlu yönetimine giriş süreciniz nasıl gelişti?

Bizim bu dönem Trabzonspor’un yönetim kuruluna girme gibi bir düşüncemiz yoktu. Yeni bir mağaza açmıştık. İşlerimiz çok yoğundu. Trabzonspor’un bu dönemde çok yoğun mesai vereceği arkadaşlara ihtiyacı vardı. Onun için bu dönemde işi gücü daha rahat, zamanını daha fazla Trabzonspor’a ayıracak insanların yönetim kadrosunda yer alması gerektiğini düşünüyordum. Ama kongreye bir hafta kala olaylar öyle bir gelişti ki, biz Süleyman Atal ile birlikte kupa maçına Ankara’ya gitmiştik. Bazı gelişmeler oldu. Bu gelişmeler üzerine biz kendimizi Hacıosmanoğlu’nun listesinde bulduk.

Yöneticilik teklifini Hacıosmanoğlu’nun kendisinden mi aldınız?

Eski siyasetçi bir büyüğümüzün görüşmesi neticesinde oldu. Daha ziyade şunu söyleyeyim, bizim Of’da Milletvekili adayımız, parti büyüğümüz ve çok sevdiğimiz hacı ağabeyimiz Nusret Çakıroğlu vardır. O bizi bu tarafa yönlendirdi. Bizde onu kıramadık. Kendisi aynı zamanda Sebahattin Çakıroğlu’nun amcasıdır.

Bu yönde de çok üzgünüm. Bu yaşanan talihsiz süreçten sonra, hacı abimiz Nusret Çakıroğlu, Trabzonspor genel kurul üyeliğinden, divan kurulu üyeliğinden ve hatta içerde bulunan bonolarını noter kanalı ile Trabzonspor’a hibe ederek istifasını verdi.

Sözüne bağlı ve verdiği sözden geri dönmeyen, bizim arkamızda dik duruş sergileyen hacı abimiz Nusret Çakıroğlu’na da sizin aracılığımız ile tekrardan şükranlarımı sunuyorum.

Trabzonspor’a bu dönem yönetici olarak girişiniz gibi ayrılışınızda hızlı oldu. Olayın perde arkasını ayrıntılı olarak kimse açıklamadı. Sizin görev beğenmediğiniz ve bu nedenle sürecin geliştiği yönünde haberler çıktı ve siz uzun süre sessiz kaldınız bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kongreye iki gün kala Zorlu Grand Otel’de Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ile oturarak görüştük. Hatta yönetim kurulunu yaparken çok sıkıntılı olduğunu gördüm. Yönetim kurulu listesini oluştururken, daha önceden yola çıktığı ve söz verdiği çok sayıda insan vardı. Orada şunu hissettim, İrfan Coşkun ile benim son anda listeye dahil olmam başkanı zorluyordu. Yaptığımız toplantıda İbrahim Hacıosmanoğlu’na şöyle bir öneride de bulundum. “Ben ayrılayım İrfan kalsın, Hacı Nusret ve başkalarına da söz verdik. Yönetimde olsak veya olmasak bile biz sözümüzden dönmeyiz, biz artık bir ekibiz, sana bu çıktığın yolda destek vereceğim “ şeklinde sayın başkana söyledim. O da, “ hayır abi sensiz olmaz. Sen olacaksın” dedi ve bu yola çıktık. Bütün samimiyetimle söylüyorum. O gün bugündür kimseye tek bir demeç ve beyan vermedim. İlk defa size konuşuyorum. Ama bu süreçte çok üzüldüm. Bize yapılan haksızlık çok fazlaydı. Trabzonspor’un zarar göreceğini düşünerek sessiz kalmayı tercih ettim. Dedik ki arkadaş, oldu bitti. Nasip, bu dönem demek ki yönetim kurulu üyeliğimiz üç beş günmüş. Yönetim kuruluna seçilirken kısa zamanda çok büyük efor sarf ettik. Bizim yıllardır süre gelen siyasi tecrübelerimiz var. Bu şehirde 50 senelik ticaret ile uğraşan bir kişiyim. Ben bu şehirde, ilk okul,ortaokul, lise ve üniversite okudum. Ben bu şehrin 4, 5 mahallesinde oturdum. Bu şehrin 4, 5 mahallesinde ticaret yapıyorum. Allah’a şükür kimseyle kafamızı eğdirecek bir olayımız olmadı. Siyaset insanı yıpratır. Biz siyasette her zaman dik durduk. İnsanlara yardım etmek için büyük çaba gösterdik. Allah rahmet eylesin, Turgut Özal ile bir olup yemek yemişim, Mesut Yılmaz ile Yıldırım Akbulut ile bir olmuşum. O dönem Anap’ın Trabzon’da 6 tane milletvekili vardı. Hepsi pırıl pırıl şekilde yaşamlarına devam ediyorlar.  Şuan bir çok arkadaşım hayatına bazı partilerde devam ediyor. Ben siyaseti noktalasam da bu dostluğumuz Trabzonspor’un kongre sürecinde hep oya dönüştü. Karşı listeden birçok değerli arkadaşımız bize siz bu tarafa döndünüz biz seçimi kaybettik dedi. Bunların başında Dr. Ahmet Çubukçu geliyor. Bunu şu nedenle söylüyorum. Bu kadar emek vermemize ve süreçte böyle katkımız olmasına rağmen, bu şekilde kamuoyunun önüne atılmamız beni çok üzdü.

Size destek vererek yönetime seçilmenizi sağlayan insanlar şu sorunun cevabını merak ediyordur. “Neden bu kadar kısa sürdü?” Bunu size güvenerek oy veren insanlara daha ayrıntılı bir şekilde açıklar mısınız?

Bizim yapacak bir şeyimiz kalmadığını, ulaşabildiğim bütün arkadaşlara söyledim. Bize çok ağır laflar söylendi. “Kulübe gelmeyin, sizi oradan attırırız.” Şeklinde kulağımıza çok söz geldi. Belki doğru idi belki doğru değildi ama beni en çok üzen ve kıran beni bir tane yönetim kurulu arkadaşımızın aramaması oldu. Biz oraya 15 kişi seçildik. 7 tane de yedek 22 kişiydik. “ ne oluyor? ” şeklinde bir tanesi dahi sormadı.

Benim o listede çok sayıda arkadaşlarım vardı. Ali Kemal Başaran benim siyasetten abimdir. Benim il başkanımdı. Ben ona il yöneticiliği yaptım. Bizim aslımız neslimiz belli bu memlekette. Biz kötü insanlar değiliz.Ben 5 yaşımdan beri maçlara gidiyorum. 54 yıldır ben Trabzon’da maç kaçırmam.

Sebahattin Çakıroğlu’nun basında çıkan söylemlerinden yola çıkarak, “görev beğenmemezlik” konusunda  detaylı bir açıklama yapar mısınız?

Kesinlikle, görev beğenmemezlik yok. Ben 58 yaşımı bitirdim. 59 yaşındayım. Eğer görev beğenmemezlik yapsaydım bunu çıkar söylerdim. Bizim ilk ve tek toplantımızda 5 tane karar önümüze sunuldu hepsinin altına imzamızı attık. Bu kararlardan biride görev dağılımıydı. Tepkimiz verilen göreve değil, görevin veriliş şeklineydi.  İlk yönetim toplantısında görev dağılımı yapılmayacaktı. Fakat bazı yönetici arkadaşlarımız, görev dağılımının ilk günden yapılmasını istedi. Aynı gün ödemeyle alakalı sıkıntılarda vardı. Çoğu arkadaşımıza yönetici seçilmeden önce görev sözü verilmişti. İsim vermek istemiyorum. Ama bana ve İrfan’a söylenmedi. Bu durum yönetim kurulunda konuşularak görev taksimatı yapılmalıydı. Kim nerede faydalı olur şeklinde sorgulanmalıydı. Kesinlikle bana verilen göreve itirazım olmadı. Bize Trabzonspor’da verilen görevi beğenmemezlik gibi bir şansımız olmaz. Sadece Trabzonspor’a daha fazla nasıl fayda sağlarız şeklinde düşüncemiz olur.

Toplantıyı terk ettiğiniz yönünde çıkan haberler hakkında ne diyorsunuz?

Toplantı sonuçlanmıştı. Herkes çay ve kahve sohbeti yapıyordu. Verilen kararların altına imzalarımızı atmıştık. Benim o arada lavabo ihtiyacım oldu. Ben toplantının bittiğini gördüm ve görevin verilme şekline kızgınlığım olduğu için bir daha da geri dönmedim. Sanki bana bir haksızlık yapıldığına inandım. Ben ve İrfan ile toplantı salonunda göz gözüne geldim. Başkan yeni bir başkan, diyerek sessiz kaldık. Başlarken dahi yanlışlarla başladık. Tolunay Kafkas’ın gönderilmesi ve Akçay’ın getirilmesiyle ilgili olarak Başkan hatasını kabul etti. Bizde sessiz kaldık. Kırgınlığım vardı ama böyle bir hoca değişikliği olmamalı. Yeni seçilen bir yönetim ile görüş alışverişi yapılarak olayı karara bağlayıp  medyaya servis edilmeliydi. Trabzonspor Başkanının aldığı karara kesinlikle saygısızlık yapmazdık. Ama öncelikle aramızda bir görüşme yapmalıydık.

Ben ve İrfan Coşkun, yönetim kurulu ile vedalaşmadan toplantıdan çıkmamız belki hataydı. Bu hatayı da biz kabul ediyoruz. Özrümüzü de diledik. Ama bu hatanın karşılığı böyleme olmamalıydı.

“BAŞKANI DEFALARCA ARADIK”

Bu olayın ardından başkanı defalarca aradık. Fakat kendisine ulaşamadık. Benim ve İrfan Coşkun’un telefonlarına bakmadı. Bunun sonrasında Sebahattin Çakıroğlu ve diğer yöneticilere ulaştım. Ali Kemal Başaran ile görüştüm. Baktım ki kimsede hiç geri adım yok. Dedikleri, “ biz sizinle çalışmayız.” Biz ne yaptık arkadaş ya, biz İbrahim Hacıosmanoğlu’na destek olmaya, yardım etmeye geldik. Benim Trabzonspor’da 4. Yöneticilik dönemim olacaktı. Ben bilgi ve birikimimden Trabzonspor’un faydalanmasını isterdim. Benim yönetime girerken İbrahim bey ile hiçbir pazarlığım olmadı. Ben satın almaya bakan yönetici olarak değil, düz yönetici olarak da bunu aktarırdım. Biz bunu yıllarca siyasette yaptık.Görev istenmez, verilir. Benim görev beğenmediğim yönünde çıkan haberlerin ardından, çok candan arkadaşlarımda bilgisizce yazılar kaleme aldı. Onlara da sitem etmedim. Hakkımda çıkan haberlere rağmen, seçileli 2 gün olmuş bir yönetimin konuşmam halinde zarar göreceğini düşünerek sessiz kaldım.

Bu yönetim Trabzonspor’a katkı yapmaya geldi. Oradan ayrılırken, yönetimi karıştırarak ayrılmak istemedim. Bizim çevremizde çok sayıda arkadaşlarımız, dostlarımız var. Onları da kırmak istemedim. Bu süreçte Hayrettin bey ile Hikmet Onur ile Süleyman Atal ile görüştüm. Hepsinin bilgisini aldım.

İstifanızı neden hemen açıklamadınız?

Tek sebebi bizim yönetime girmemizi sağlayan Nusret Çakıroğlu idi. Kendisi bize, “ ayın 20’sine kadar bekleyin, bu işleri düzelteceğim” dedi. Onu kırmamak adına bekledik. Biz yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra, Sebahattin Çakıroğlu’nun amcasının cenazesinde Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ile görüştük. Ona yine sarıldım, kucaklaştık. Herhangi ters bir şey söylemedim. Bunca yaşanan olaya rağmen, bu konuyu benle bir sefer oturup konuşmadı. Benim üzüntüm bu oldu.

Birde ben toplantı sonrası ayrıldıktan sonra, “İrfan Coşkun’u arayarak dışarı çağırdığım” yönünde duyumlar alıyorum. Kesinlikle böyle bir şey de olmadı. Ben bunu yapmam. Hatta İrfan Coşkun’a,  toplantıda kalıp savunmamızı yapsaydın diye de çıkıştım“ keşke toplantıda kalsaydın da benim neden darlandığımı orada arkadaşlara izah etseydin.” şeklinde sitem ettim.

“BİR ÖZÜR İLE HALLEDİLECEK MEVZU”

Ben seçim günü sabah 9’dan sandıklar kapanana kadar kapıda gelenleri kucakladım. Biz salonun önünde İrfan ile birlikte delegeler ile birebir görüşerek oylarına talip olduk. Ankara’dan, İstanbul’dan, Türkiye’nin dört bir yerinden benim arkadaşlarım gelerek oyunu verdi. Sonuçta listeye son günlerde dahil olmuştuk. Bir çok kişiye bunu izah etmemiz gerekiyordu. Ama böyle bir çalışma yaparak girdiğimiz yönetimden ayrılışımız böyle olmamalıydı. Hatamız olmuştur fakat karşılığı bu değildi. Bir özür ile halledilecek bir mevzu idi.

Yedekten bir iki kişiye söz verildiği yönünde duyumlar almıştım ve  yönetime girmek istedikleri yönünde çıkan söylentiler sonrası böyle olayların gelişmesi kafamda hep bir soru işareti bıraktı.

“BAŞARILARIM KONUŞULMUYOR”

Biz Trabzonspor terbiyesi ve eğitimi ile büyüdük. Bazı şeyler dile getirilmez fakat bilenler bilir. Ben 2004 yılında alt yapı sorumlusu olarak görev aldığım yıllarda Paf takımını şampiyon yaptık. O yıllarda 4 yönetici arkadaşım ile birlikte o takımı şampiyon yaptık. Atay Aktuğ başkanlığı döneminde Kaleci Tolga paf takımımızın kaptanıydı.  Benim yönetici olduğum dönemde, Trabzonspor 3 kupa kazandı. Atay beyin döneminde Türkiye Kupası, Sadri Bey ile Türkiye Kupası ve Süper Kupa kazandık. Bizim hizmetlerimiz ve Trabzonspor’a katkılarımız ölene kadardır. Biz Trabzonspor’u kendimizden daha çok seviyor ve sahip çıkıyoruz. Akşam oynanan Apollon galibiyeti sonrası yaşadığımız sevinç kelimeler ile tarif edilemez. Sabaha kadar uyku uyumadık. Ben böyle bir Trabzonspor taraftarıyım. Geçtiğimiz yıllarda gerek hocalar ile gerek futbolcular ile kurduğum diyaloğa herkes şahittir. Ben yabancı oyuncularımıza evimin kapılarını sonuna kadar açtım. Ailevi sorunlarına çözüm yolu bulmaya çalıştım. Onlarla birlik olduk.

Trabzonspor’un görevde bulunan yönetimi ile bir yolda yürür müsünüz?

Olmuş bitmiş. Bu arkadaşlar ile artık çok zor. Büyük konuşmamak gerekiyor. Trabzonspor’un bu yönetim kurulu yolunda kesinlikle yürüyemem. Gönlüm çok kırıldı. Ama inşallah, Trabzonspor’umuz ilk defa katıldığı gruplardan başarılı bir şekilde çıkar ve bu yönetim kurulu öncülüğünü yapar. Hami Mandıralı, Mustafa Akçay bunlar çok sevdiğim kardeşlerim inşallah başarılı olurlar ve yüzümüzü güldürürler.Bütün Trabzonsporlulara saygı ve sevgi sunuyorum.