KARADENİZ'DE FINDIK İÇİN ALARM: ZARAR YÜZDE YÜZE DAYANDI
Türkiye’nin tarımsal ihracatında önemli bir paya sahip olan fındık, son yıllarda istilacı bir tür olan kahverengi kokarca nedeniyle ciddi risk altında.
Karadeniz Bölgesi’nde her yıl milyarlarca dolarlık gelir sağlayan fındık başta olmak üzere birçok ürüne zarar veren böceğin, bu sezon fındıkta yol açtığı tahribatın bazı bölgelerde yüzde yüze ulaştığı bildirildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Demir, bölgedeki yayılımın hız kazandığını ve ekonomik kaybın kritik seviyelere çıktığını söyledi.
“YOĞUN BÖLGELERDE ZARAR ORANI %70–80, BAZEN %100”
BÖLGEDEKİ YOĞUNLUK ENDİŞE VERİYOR
Prof. Dr. İsmail Demir, kahverengi kokarcanın Karadeniz sahil şeridinde hızla yayıldığını ve özellikle denize yakın kesimlerde çok yoğun görüldüğünü belirtti:
❝Yoğunluğun yüksek olduğu bölgelerde zarar oranı yüzde 70-80’e, hatta zaman zaman yüzde 100’e ulaşabilmektedir.❞
Demir, böceğin çok çeşitli bitkilerle beslenebilmesi nedeniyle kısa sürede yerleşip çoğaldığını, bunun da üretici için büyük bir tehdit haline geldiğini vurguladı.
KOKARCA NEDEN BU KADAR HIZLI YAYILIYOR?
İKLİM KOŞULLARI İSTİLACI TÜRÜ DESTEKLİYOR
Karadeniz sahil şeridi, kokarca için adeta ideal bir yaşam alanı sunuyor. Prof. Demir’e göre, böceğin Türkiye’de yayılımının hızlanmasının iki temel nedeni var:
Doğal düşmanının olmaması,
İklim koşullarının böceğin üremesine son derece uygun olması.
Demir, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
❝Kokarcanın doğal düşmanı Türkiye’de yok. Samuray arısı gibi bazı türler doğal düşmanı sayılabilir ancak istilacı türlerde bu düşmanlar çok sonra gelir. Bu böceğin doğal düşmanı hâlen ülkemizde bulunmamaktadır.❞

BATUM VE AVRUPA ÜZERİNDEN GELDİ
Kokarcanın Türkiye’ye geliş süreci de bilimsel verilere dayanıyor. Prof. Demir, böceğin ilk olarak 2017 yılında Batum üzerinden Doğu Karadeniz’e, aynı dönem Avrupa’dan İstanbul’a giriş yaptığını belirtti.
Avrupa’da özellikle İtalya’da yaygın olan kahverengi kokarcanın, uluslararası ticaret sayesinde Karadeniz havzasına kolayca taşındığı biliniyor.
RAKIM ARTTIKÇA YOĞUNLUK AZALIYOR
Yayılımın coğrafi dağılımına değinen Demir, böceğin özellikle sahil hattına paralel yayıldığını ve rakım yükseldikçe azaldığını söyledi:
❝Böcek, 300–500 metre rakıma çıkıldıkça belirgin şekilde azalıyor. Daha üst rakımlarda ise bazı bölgelerde hiç görülmüyor.❞
Ancak bu durumun kalıcı olmayabileceğini belirten Demir, küresel iklim değişikliğinin kokarcanın gelecekte daha yüksek rakımlara yayılma ihtimalini artırdığını ifade etti.

ÜRETİCİLERİN ZOR YILI: FINDIK BULUNAMADI
Prof. Demir, zararın boyutlarını kişisel deneyimi üzerinden de aktardı:
❝Yomra’nın Yokuşlu Mahallesi’ndeyim. Geçen yıl 300-400 metre rakımdaki bahçemde çok az fındık bulabilmiştim. Bu yıl yoğunluk geçen yılın 20-30-40 katına çıktı. Bu sezon bahçede hiç fındık bulamadım.❞
Bu ifadeler, bazı bölgelerde zararın yüzde 100’e kadar çıktığını ortaya koyuyor.
SEBZE VE MEYVELERE DE CİDDİ ZARAR VERİYOR
Kokarcanın etkisi yalnızca fındıkla sınırlı değil. Böceğin beslendiği bitki çeşitliliğinin geniş olması nedeniyle sebze ve meyvelerde de farklı oranlarda tahribat oluşuyor.
Özellikle sahil kesimlerinde:
Fasulye
Domates
Mısır
Üzüm
Kivi
gibi birçok üründe üreticinin kaybı her yıl artıyor.

BÖLGENİN DOĞAL DOKUSU TEHLİKE ALTINDA
Demir, böceğin hızlı artışının sadece tarımsal üretimi değil, aynı zamanda Karadeniz ekosistemini de tehdit ettiğini vurguladı:
❝Bu yayılım, özellikle fındıkta büyük bir ekonomik kayıp yaratıyor. Yoğunluğun yüksek olduğu sahil kesimlerinde zararın boyutu korkutucu düzeyde.❞
Bilim insanları, önümüzdeki yıllarda böceğin kontrol edilememesi durumunda fındık üretimindeki düşüşün Türkiye'nin dünya pazarındaki liderliğini bile tehdit edebileceğini ifade ediyor.
SONUÇ: ACİL MÜDAHALE PLANLARI GÜNDEMDE
Kahverengi kokarcanın bölgede yarattığı tahribat, hem çiftçiler hem araştırmacılar hem de ihracatçılar için alarm veriyor.
Uzmanlar, zararın daha fazla büyümeden kontrol altına alınabilmesi için:
Biyolojik mücadele,
Etkin kimyasal müdahale,
Bölgesel izleme,
Kamu–üretici iş birliği
gibi adımların hızla uygulanması gerektiğini belirtiyor.




