Devletin ve ülkenin tüm olanaklarını on yıllardır babamirası gibi kullanıp, vergi afları ve örtülü ödeneklerle “beslenen” üçİstanbullunun;  “eşit şartlarda mücadele”şövalyeliği göstermelerini elbette beklemiyorduk, zira biliyorduk ki ülkemizdesportif mücadele diye yutturulan şey aslında “hazineden” daha çok pay koparmasavaşıdır. Ve bu savaşın liderleri de, özellikle son yıllarda, mafyatik işadamları ya da mason localarının saygıdeğer üyeleridir. Trabzon’un Hidro Elektrik Santral (HES) işletme ruhsatı almasındansonra özellikle İstanbul Yerel Medyası’nca, anlamlarını unuttuklarınıdüşündüğümüz “ilke ve ahlak” odaklı bir kampanya başlatıldı.

Pabucumun aydınları

Patronlarının Türkiye’nin inci kıyılarındaki akıl almaz imardevşirmeleriyle “haznelerine” kattıkları arazilere sesini çıkar-a-mayan;

Üç  hacimlilereülkenin her yanında “tahsis” edilen ulufelere, statlara, arazilere,indiragandilere gık diyemeyen;

Kendi çıkarına olduğunu düşündüğünde hırsızlığı hak olarakgörüp, sporun ruhunun orospulaşmasına sesini çıkar-a-mayan bir kısım kalemesnafı ağız birliği etmişçesine ve tek merkezden komutlandırılmışcasına Trabzon’laHESaplaşmaya giriştiler.

Ülkede ahlak ve namus orta malına dönüştürülürkenkalemlerini  ahlaksızların pisliğinitemizleyen “kıvırtkan” vidanjörlere dönüştüren yazar taifesinin söylediğihiçbir şey  gavaradan hallice olamaz. Butiplere tavsiyemiz, efendilerinin ayak uçlarında alesta halde beklemeye devametmeleri ve çanaklarını kimseye kaptırmamalarıdır. Bu ülkenin vicdanı sizingibilere son sözünü henüz söylemedi.

Trabzon AŞ’nin , HES lisansı alarak üç hacimliye verdiğiürküntünün nedeni  elbette ki ahlakideğil ekonomiktir. Ancak bizleri işin ahlaki boyutu ilgilendirmektedir.

Bizim inandığımız ahlaki ve siyasal değerler, kumdankalelerini tehdit edilince ağlayıp zırlayan esnaf taifesinin küçük hesaplarınagöre değil;  kalbimizin, aklımızın vevicdanımızın ışığıyla sınanır.

Kuran-ı Kerim’de tasviri yapılan cennetin tam da bizim köygibi bir yer olduğunu düşündüğümde 13-14 yaşlarındaydım. Köyümüzün bir yanındaheybetli  Karadere akardı, bir tarafındanadı Küçük  kendi büyük dere.  Rahmetli dedem Hacı Murat’ın 20-30 metreliküç-dört kestane ağacını yan yana getirerek oluşturduğu derme çatma köprü, cevizağaçlarına çelik halatlarla bağlanmasına rağmen “dere geldiğinde”  teslim bayrağını çeker, ve dereyle birlikteKaradere’ ye ve oradan da Karadeniz’e doğru yol alırdı. Dedelerin en güzeli ,sevgi dolusu ve sinirlisi Hacı Murat her seferinde dere ile kavga eder ve “Oyle diysun he mi, bakalum kim kimun ula…” gibi karışık garmagudal cümleler kurardı.

Dedem ve ailemiz için köprünün hayati önemi vardı. Muda’nınGöl derdik köprüyü kurduğumuz yere, Muda kim bilmezdim, göl dediğimiz 4-5metrekare var-yok ve deli gibi akardı, bir taşa tutunmazsan bir saate kalmaz denizdesin!!.Derenin karşı kıyısında arazimiz vardı, fındık, çay, ceviz ağaçları, hepsitadımlık, karayemişler ömürlük, bir de “barakası” dedemin, suyu da içinden akarhem! Mecburduk “karşıya” geçmeye.

Baba evinden o araziye giderken şöyle denirdi; “ben garşiyegeçiyrum”, en az 1 saat…Ey gidi Hacessanun Mekbule,  kim saysın senin“garşidan” yüklenip geldiğin odunları, elinde bizim için yolda topladığınmoralar, sırtında onca yük  varken hem.Kim öpsün o elleri, kim..

Ve bugün;

Türkiye’de 2000’e yakın nehir tipi HES planlanıyor. TümHES’ler çalıştığında toplam ihtiyacın %5’i bile karşılanmayacak. Komikten deöte. Toplamda 710 proje tüm yasal alt yapısını tamamlamış durumda. Ve buprojeler hayata geçtiğinde halka söylenen yalanlardan ilk açığa çıkanı “dahagüzel ağaçlandırma yapılacak” yalanı olacak. Zira Artvin örneğinde katledilenladin ormanlarındaki tek bir ağacın geri gelmesi için asgari 75 yıla ihtiyaçduyulacak. Nehirlere bırakılan çimentoların balıkları yok etmesi zaten şimdidenyaşanan ekolojik felaketlerden biri. İklim değişiklikleri ve ırmak boylarıncakonumlanmış geleneksel Karadenizli aile yaşantısının katli de ayrı birskandal.  (devam edecek)

Not:Pis kokulu lig başlıyormuş. Topu, başlama vuruşununyapılacağı yerdeki lağıma koyacaklar. Dileğimiz, başlama vuruşuyla birliktelağımın onu çok sevenlerin üzerine yapışmasıdır.