1980’in Kara Günü: Uçuş 163 Faciası
19 Ağustos 1980 Salı günü, Suudi Arabistan Havayolları’na ait 163 sefer sayılı Lockheed L-1011 TriStar tipi yolcu uçağı, havacılık tarihinin en trajik kazalarından birine sahne oldu.
Uçak, Karaçi’den Cidde’ye gitmek üzere havalanmış, Riyad’da kısa bir duraklamadan sonra yola devam etmişti. Ancak kalkıştan yedi dakika sonra kargo bölümünde yangın çıktı.
Uçakta bulunan 301 kişi—287 yolcu ve 14 mürettebat—yangın sonrası tahliye edilemedi ve hayatını kaybetti. Bu olay, uçak yere güvenli şekilde inmesine rağmen kurtulanın olmadığı nadir kazalardan biri olarak tarihe geçti.

Kaçak Gaz Ocakları Felaketi Tetikledi
Kaza sonrası yapılan teknik incelemede, yangının kaynağı kesin tespit edilemese de bagaj bölümüne kaçak olarak sokulan gaz ocakları ve yemeklik yağ en kuvvetli ihtimal olarak değerlendirildi.
Rapora göre, Umre yolcuları yemek hazırlamak için kullandıkları iki gaz ocağını uçağa gizlice sokmuştu. Bu eşyalar yasak olmasına rağmen güvenlik kontrollerinde fark edilmemişti.
Uçuş güvenliği uzmanı Edward Douglas Dreyfus, hazırladığı resmi raporda şu ifadeyi kullandı:
“Yangın algılama sistemleri vardı, ancak yangın D sınıfı kargo kompartımanında çıktı. Bu alanın kendi kendine söneceği varsayılmıştı. Ancak oksijen miktarı fazla olduğundan yangın kısa sürede büyüdü.”
Mürettebatın Deneyimsizliği ve Hatalar Zinciri
Kazada ölen pilot Muhammed Ali Khuwayter, yardımcı pilot Samih Hassanein ve uçuş mühendisi Bradley Curtis’in eğitim geçmişleri de soruşturma raporunda eleştirildi.
Raporda, kaptan pilotun yavaş öğrenen ve düşük performanslı, yardımcı pilotun ise yeni lisans almış olduğu belirtildi.
Uçuş mühendisi Curtis’in de disleksi nedeniyle göstergeleri okumakta zorlandığı ifade edildi.
Yangın alarmı çaldığında pilot, “yanlış uyarı” olabileceğini düşünerek uçuşa devam etti. Dakikalar sonra uçağın arka bölümünde alevler hızla büyüdü.
Kritik karar olan “en yakın havaalanına dönme” adımı yaklaşık beş dakika gecikti. Bu süre zarfında kokpitte karmaşa yaşandı.
İniş Yapıldı Ama Tahliye Başarısız Oldu
Uçak Riyad’a acil iniş yaptı, ancak asıl trajedi burada yaşandı.
Kaptan pilot acil durum frenini tam olarak uygulamadı, bu yüzden uçak iki dakikadan fazla pistte ilerledi. Kurtarma ekipleri uçağa ulaştığında kapılar hâlâ kilitliydi.
Motorlar kapatılmadığı için itfaiyeciler yaklaşıp kapıları açamadı. Kabin içindekiler, zehirli duman ve karbon monoksit nedeniyle dakikalar içinde bilincini kaybetti.
Kapılar ancak 29 dakika sonra açılabildiğinde, kabin tamamen yanmıştı. Yolcuların çoğunun ön bölümde bir araya gelmiş halde bulunduğu tespit edildi.
Resmî Rapor: “Kaçınılabilir Bir Kaza”
Raporda kazanın teknik olarak önlenebilir olduğu vurgulandı.
Gecikmeli kararlar, yetersiz eğitim, acil tahliye eksikliği ve yangın söndürme sisteminin etkisizliği, trajedinin boyutunu büyüttü.
“Eğer mürettebat zamanında tepki verseydi, yüzlerce kişi kurtulabilirdi.” ifadeleri raporda yer aldı.
Olay, havacılık güvenliği protokollerinin dünya çapında gözden geçirilmesine yol açtı.
Sonrasında uçaklarda yangın algılama ve söndürme sistemleri, acil tahliye eğitimleri ve kokpit içi iletişim standartları tamamen yenilendi.
Lockheed TriStar ve Güvenlik Tartışmaları
Lockheed L-1011 TriStar modeli, 1970’lerde “döneminin en güvenli uçağı” olarak tanınıyordu.
Ancak bu kazadan sonra, yangın senaryolarında kargo bölmelerinin güvenliği yeniden değerlendirildi.
Daha sonra çıkan teknik raporlar, kazanın uçak tasarımından çok insan hatasından kaynaklandığını ortaya koydu.
Havacılık Tarihinde Kapanmayan Bir Yara
Uçuş 163 kazası, uçak yere sağ salim inmesine rağmen tüm yolcuların öldüğü tek büyük havacılık kazası olarak kayıtlara geçti.
Kaza sonrası Suudi Arabistan ve diğer ülkelerde hava güvenliği standartları köklü biçimde değiştirildi.
Bugün bu facia, havacılık akademilerinde “insan hatası, iletişim eksikliği ve zamanında karar almanın önemi” konularında örnek vaka olarak okutuluyor.
1980’de yaşanan bu olay, gökyüzünde güvenliğin yalnızca teknolojiye değil, insan faktörüne de bağlı olduğunu hatırlatıyor.




