Karabulut ailesi, Netflix'in Münevver Karabulut cinayetini konu alan “Bir Cinayetin Portresi: Münevver Dosyası” adlı belgeseline sert tepki gösterdi. Aile, belgeselin hazırlık ve çekim sürecinde kendilerinden hiçbir şekilde izin alınmadığını, tüm sürecin izinsiz şekilde yürütüldüğünü belirterek resmî şikâyette bulundu. Yapımın izinsiz oluşturulduğunu ifade eden aile, bu durumun hem etik açıdan hem de hukuki olarak ciddi bir hak ihlali olduğunu vurguladı.
AİLE BELGESELİN İZİNSİZ HAZIRLANDIĞINI AÇIKLADI
Aile adına yapılan açıklamada, belgeselin hiçbir aşamasında anne ve babanın bilgilendirilmediği ve hazırlıklara dair hiçbir onaylarının bulunmadığı dile getirildi. Ailenin hukuk ekibi, belgeselin tamamen izinsiz şekilde planlandığını, çekimlerinin yapıldığını ve yayına hazırlandığını belirtti. Bu durumun aile üzerinde hem duygusal hem de psikolojik bir yük oluşturduğu ifade edildi.
Aile avukatları, belgeselin bu hâliyle yayınlanmasının Münevver Karabulut’un hatırasına ve ailesine saygısızlık olduğunu savunarak hukuki olarak tüm hakların kullanılacağını bildirdi.
KİŞİLİK HAKLARI İHLALİ İDDİASI
Ailenin hukuk ekibi, Netflix yapımının hem Türk Medeni Kanunu hem de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında “kişilik haklarının ihlali” niteliği taşıdığını belirtti. Özellikle Münevver Karabulut’un adının aileden onay alınmaksızın ticari bir içeriğe dönüştürülmesinin kabul edilemez olduğu ifade edildi.
Yapılan açıklamada, “Bu yapımın ticari amaçla hazırlanması ve ailemizden hiçbir şekilde izin alınmaması, açık bir hak ihlalidir” sözlerine yer verildi. Aile, yayının durdurulması ve olası hak kayıplarının önlenmesi adına tüm hukuki yolların kullanılacağını vurguladı.
AİLE “TİCARİLEŞTİRMEYE” KARŞI TEPKİLİ
Aile tarafından yapılan açıklamada özellikle Münevver Karabulut’un adının ve yaşanan trajedinin “ticari bir projeye dönüştürülmesinden” duyulan rahatsızlık dile getirildi. Karabulut ailesi, kızlarının isminin izinsiz bir şekilde Netflix belgeselinde kullanılmasını etik dışı bir yaklaşım olarak değerlendiriyor. Bu durumun, aile için acının yeniden hatırlatılmasına neden olduğu belirtiliyor.
MÜNEVVER KARABULUT CİNAYETİNE KISA BİR BAKIŞ
3 Mart 2009 tarihinde 17 yaşındaki Münevver Karabulut, sevgilisi Cem Garipoğlu tarafından Bahçeşehir’deki bir villada vahşice öldürüldü. Karabulut’un aldığı 29 bıçak darbesi ve başının testereyle gövdesinden ayrılması, olayın Türkiye tarihine geçen en sarsıcı cinayetlerden biri haline gelmesine neden oldu. Cinayet sonrası 197 gün boyunca saklanan Cem Garipoğlu, 17 Eylül 2009’da teslim oldu ve 18 Kasım 2011’de 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 10 Ekim 2014’te ise kaldığı cezaevinde ölü bulundu. Yapılan incelemelerde intihar ettiği tespit edildi.
Cinayet, işleniş biçimi, otopsi raporları ve sürecin yönetilişi nedeniyle uzun yıllar kamuoyunun gündeminde kaldı. Devlet kurumlarındaki ihmaller ve soruşturma sürecindeki aksaklıklar, olayın toplumsal etkisini daha da büyüttü. Karabulut cinayeti, Türkiye’de kadın cinayetleri tartışmalarında hâlâ en çok referans verilen vakalardan biri olarak biliniyor. Cinayetin gerçek motivasyonu ise bugün bile tam olarak ortaya çıkarılamadı.
HUKUKİ SÜREÇ BAŞLIYOR
Netflix belgeseline yönelik başlatılan şikâyetin önümüzdeki günlerde nasıl sonuçlanacağı merak konusu. Ailenin avukatları, yapımın yayından kaldırılması da dahil olmak üzere tüm hukuki hakların kullanılacağını belirtiyor. Aile, yaşanan acının yeniden ticari amaçlarla gündeme getirilmesine karşı olduğunu vurgulayarak sürecin takipçisi olacaklarını ifade ediyor.