Fransız devrimini 3-5 günde olmuş bitmiş bir halk ayaklanması;Marat , Danton  ya da diğer eylemciliderlerini günümüzde yığın yığın bulunabilen menfaat çetelerinin bezirganlarızanneden algi ve bu alginin merkez üssü olarak omuz üst bölgesinde bir kellenahiyesine sahip olan herkes;  şike veemek hırsızlığını da basit bir adli vakıa olarak görüyor, göstermeye çalışıyorhatta kimi kiralıklar da bu utanç vesikası filmi unutturmak için kırk deredenevlere su servisi yapıyor Oysa biz namustan yana olan, oysa biz insanlığın evrenseldeğerlerine ırk,dil,din ve mezhep gibi istismara açık konulardan çok daha fazlayakin olan insanlar için,  şike vebenzeri hırsızlamalar bir ahlak sorunudur ve toplumsal çözülmeler bu kokuşmuşluğunüzerinde açan ayrılık çiçekleriyle sarar hayatımıız

İşte bu tarihsel ve vicdani sorumluluk gereği, başta ahlakımızı“paraya ve iktidara” satanlar olmak üzere herkes bilmeli ki;

Temiz futbol , evrensel ahlak ve şikenin mahkum edilmesitalebimizden asla vazgeçmeyecek, bu kirli oyunun bir parçası olarak servisedilen “güzellikleri konuşalım” tuzağına asla düşmeyeceğiz.Konuşulmaya değer güzellikleri hep birlikte yaratıp temsilcisi olduğunuzahlakin sifonunu çekeceğimiz günler hiç de uzak değil. Haklıyız çünkü, vebiliriz ki  en kutsal savaşlar öncevicdanlarda kazanılır.

Gelelim Trabzon’un 70’liklerine;

Demokratik çoğulculuğun Türkiye tipi tarifi, aslındademokrasi tarihinin en büyük yalanlarından biridir. Kimse istediğini seçmiyor,bu üçüncü sınıf bir aldatmaca. Her türden seçimde önümüze konan birkaç aday yada seçenek;  ya liderlerin ya da parti vbkurumların lordlar kamaralarınca tespiti yapılan “elemanlardan”  oluşuyor. Yani “seçilmişlerden” birini seçdiyorlar sana, buna da demokrasi, yerseniz!

Ülkemizdeki pek çok gözde kurum bu sayede “klik” ya da “zümre”lerinelinde kalıyor ve bu kurumlara ruh veren, can veren kitleler dış kapıdan içerialınmıyor. Ama işte “siz seçtiniz” adlı uyuşturucu ilaçla payınıza düşürülenteselliyle “demokrasi” diye ninnileşiyorsunuz! Yine celal yaptım!!!

İşte bu güzide kurumlardan biri de Trabzonspor. Tüm KaradenizBölgesinin en büyük “sanayi tesisi” olan TS’yi yıllardır elinde tutan kitleyeben kısaca 70’likler diyorum. Bunlar belli soyadlarına sahip, yöneticiliği birklanlar düzeni içinde aralarında paylaşan, yaşları da sayıları da 70’lerdeseyreden küçük bir grup olmalarına rağmen, “gerekirse komünizmi de bizgetiririz”  arkaik düşünsel çukurunTrabzon temsilcileridir.

“Bizans” diye tanımlanan ayak oyunları tarihinin prömiyerininİstanbul’da yapıldığı doğrudur. Ama doğru olan bir şey daha var; o meşhurİstanbul Bizansı, 1204’teki Latin İşgali sonrası Kommenos ailesi ile birlikteTrabzon’a göç etti ve orayı hiç terk etmedi!

Yoksa, uç siyasi gruplara mensup bu 70 bizansiyen figür, sözkonusu 200 trilyon katma değerli TS pastası ya da başka bir cukkalı işolduğunda nasıl oluyor da saniyesinde “anlaşıyor” sanırsınız.

Trabzon ile, gönül bağı dışında ilişkisi olmayan, şehir yada takım üzerinden nemalanma kaygısı taşımayan herkes şunu bilmeli;

Trabzon bu 70’liklerden ve onların uç beylerinden kurtulmadıkçatribünden seyretmeye devam edecek ve asla oyunun bir parçası olamayacaksınız. Faruk Şener ya da Sadri Özak; Özkan Güneş ya da Şenol Sümer; Nizamettin Özbak ya daAli Algan, yok aslında birbirlerinden farkları, ama onlar TS’nin sahipleri,oturun oturduğunuz yerde!