Her ne kadar genelde kabul görmese de Trabzonspor’un bu akşam oynayacağı Kopenhag maçı bir ülke meselesidir. Ama gelin görün ki ülke meselesi olan bu konu, bazıları tarafından ülke sorunuymuş gibi servis ediliyor.

Ve bu kesim ülke gerçeklerini bir kenara bırakıp, sadece şoven duygularla bordo-mavili camianın ülke meselesi olarak gündeme getirmeye çalıştığı mücadeleyi yok saymaya kadar getiriyor işi.

Onların penceresinden bakarsak; onlar için her şeyden önemlisi Trabzonspor, Şampiyonlar Ligi’ne kalırsa son yıllarda uyguladığı ekonomik politikalarla bu kalemde Türkiye’nin en önemli kulüplerinden biri olur.
Yetmedi. Devler Ligi’nde prestij kazanmanın yanı sıra Türkiye’nin amiral gemisi olarak Avrupa’dan geri kalmaz.

Şampiyonluklara ambargo koyar, istediği transferleri yapar anlı şanlı rakipleri(!) irtifa kaybeder… Bu örnekleri çoğaltmak sadece laf-ü güzaf olur…

“Rüzgarsız havada dönen fırıldağın bir üfleyeni vardır” diyerek konumuza dönelim.

MOTİVASYONDA SIKINTI YOK

Trabzonspor, çok da başarılı bulunmayan hazırlık maçlarından sonra lige İstanbulspor galibiyeti ile başladı. Ardından evinde Hatayspor’u mağlup etti ve Kopenhag maçının ardından deplasmanda Antalyaspor karşısına çıktı.

Bu dört karşılaşmanın skorundan bağımsız, oyun formasyonuna baktığımızda Abdullah Avcı’nın yeni formasyonlar geliştirmeye çalıştığını örnekleriyle görürüz.

Bugün tarihi bir maç var ve bu maç bize göre ülke futbolunun, ama başta da belirttiğim gibi bazıları için sadece Trabzonspor’un olmazsa olmazı.

Edirne’den ötesini angarya gören ve sadece popülist yaklaşımlarla camiasına sevimli görünmeye çalışan, bu nedenle tek hedefleri Süper Lig şampiyonluğu olan anlı şanlı yöneticilerin beslenmeye çalıştığı kavga ortamına çekmeye çalıştığı Trabzonspor, 5-2 kaybedince iştahları açıldı.

Trabzonspor’un, bu maçta belki oyuncu seçimi ve formasyon konusunda eksikleri vardı ama 2-2’ye gelen oyundaki direnci ve inadı bu akşam için bana ümit verdi.

Çünkü; Trabzonspor’un umudu olmadığı yerde inadı başlar ve bu akşam bu inadı sonuna kadar sahaya yansıtacaktır…

Antalya’nın nemli ve sıcak havasında özellikle ikinci yarının ilk 20 dakikası ortaya koyulan direnç ve inat, bu akşam taraftarının da desteği ile 90 dakikaya yayıldığında, o gruplara kalınması için yeterli olacaktır.
Bir başka güvencem de Volkan Bayarslan ile Serkan Tokat gibi eyyamcılar sahada olmayacak.

KASKETLİLER GERİ DÖNMELİ

Geçen yılı şampiyon olarak tamamlayan Trabzonspor, aslında en önemli kırılmayı transfer döneminde yaşadı. Uğurcan, Abdulkadir Ömür ile Bakasetas’ın Avrupa kulüplerine transfer öyküleri günlerce manşetlere taşındı ama giden genç Ahmet Can Kaplan oldu.

Geride kalan yaklaşık iki aylık süreçte birçok oyuncu transferlerle ilgili bu ikilemi yaşadı. Yaşamaları da doğal.

İnanıyorum ki Avrupa’ya transfer olamayan bu oyuncular, Trabzonspor takımıyla birlikte Avrupa’da oynamaya herkesten daha fazla hazır ve istekli olacak.

Geçen sezon yaşanan şampiyonluğun en önemli değeri Ahmet Suat Özyazıcı ile merhum Özkan Sümer’den kalan kasketin hikayesiydi.

Başkaları için sadece aksesuar olarak görünse de, O kasket; içinde inadı, başarma olgusunu, giydiği formaya saygıyı, sevgiyi, coşkuyu ve fırtınayı barındırıyordu…

Zaman geri sarılamayacağına göre bu akşam yeni bir başlangıcın fitili ateşlenecek.

Ve o başlangıç, Şampiyonlar Ligi’nde gruplara katılarak lig için yeniden start verilmesinin de meşalesini yakacak.

Bu gece kasketlilerin geri dönüş öyküsü yazılacak.

Ve manşetler, “Kasketliler geri döndü” diye atılacak.

Abdullah Avcı, bu akşam kasketiyle sahaya çıktığında tribünlere verilecek en önemli mesaj da bu olacak.

Akyazı’da 40 bin kişinin alacağı bu mesaj, bordo-mavili takımın 40 bin kişi ile Kopenhag karşısında mücadele etmesini de sağlayacak…

Başkaları kabul etmese de ülke adına önemli bir başarıya imza atılıp, Türk futbolunun önü açılacak ve Edirne’den ötesini angarya görenler için de Avrupa hedef olacak.

Aksi olursa da kesinlikle bu benim sorunum olmayacak..