Çok değil bundan bir kaç sene evvel şöyle bir tez vardı ‘ eğer şampiyon olmak istiyorsan, önce bütün derbi maçlarını kazanmalısın ‘ ki gerisi şampiyon olmak için teferruattır..

Oysa günümüz futbolunda bu tezin yerinde yeller esiyor şimdi..

Mesela Trabzonspor, içerde dışarda ligimizin bütün dominant takımlarını yeniyor, yenemezse bile berabere kalıyor ve tıpkı o eski şaşalı günlerini bize hatırlatıyor..

Lakin, artık şampiyonluğun anahtarı dört büyüklerin kendi aralarındaki birbirlerine karşı kurdukları skorsal üstünlük değil, o bir zamanlar onlar teferruattır menzile varacağımız o şanlı yolda dedikleri mütevazi takımlarımızı yenebilmek ya da yenilmemek(!)..

Ey şampiyon olacağına herkesin hemfikir ve de hemhal olduğu şanlı Trabzonspor!!!

Sen ki okyanusları geçerken balinaları, köpekbalıklarını alt ederken minnacık derelerdeki kurbağalara nasıl boyun eğersin?

Hadi bir kere olur, iki kere olur, üç kere olur anlaşılır, fakat şampiyonluğun bir kulpunu elinde tutarken onu da bırakmak ne demek(?) anlaşılır gibi değil..

Son yazımda ‘ futbolda mucizeler elbet olur ‘ diye şampiyonluk eğer kaderde varsa bir şekilde gelir diye yine de içimizdeki inanç iklimlerinin geçerliliğine olan düşüncemizden dem vurmuştum.

Fakat...

Denizlispor karşısında yine o bilindik hastalık nüksetti ve sevgili başkan Ahmet Ağaoğlu’nun sırf bu arızanın müsebbibi olarak Ünal Karaman’ı görüp anında operasyon çekmesinin bile çare olamadığı oyunu tutamama hastalığı...

Ve haftalardır yenilgi yüzü görmeyen Hüseyin hocanın da Denizli’de bıraktığı ilk yenilgisi gecenin bir başka hüzünlü fotoğrafıydı zihinlere kazınan..

Evet sevgili dostlar..

Bu işin şakası yok..

Ufak takımı büyük takımı yok.

Şampiyon olmak için Ankaragücünü’de, Alanyaspor’u da, Antalyaspor’u da, gerekirse Denizlispor’u da yeneceksin..

Hep denir ya hakemi de falanca takımı da eze eze yendik..

Hakem demişken, bu saatten sonra gerek rakip ya da rakipler lehine,  gerek Trabzonspor’un aleyhine şunu yaptılar bunu yaptılar mazeretinin de bir hükmü kalmamıştır..

Bir rakip düşünün ki as kalecisinin yerinde yedek değil, yedeğin yedeği mücadele ediyor, daha maçın başlarında üstünlüğü elde ediyorsunuz, üstelik şampiyonluktaki tek rakibiniz ilk devreyi deplasmanda üç golle yenik kapıyor..

Sorarım size sevgili dostlar(?)..

Maç öncesi Hüseyin hocama böyle bir öngörü sunsanız ne derdi?

Evet..

Aynen öyle..

Bu gece Trabzonspor kendisine altın tepside sunulan muhteşem ikramı elinin tersiyle geri çevirmiştir..

Öyle ki taraftarı yok denilen, bir proje takımı denilen Başakşehir’e kendi puan kaybını bile unutturup onu belki de ‘ sen şampiyon olacaksın ‘ pozisyonuna soktu..

Günün sonunda Trabzonspor büyük ve devasa bir fırsatı tepmiştir..

Tabi ki futbol bu, eğer kaderde varsa şampiyonluk gelir..

Lakin şartları birazda siz kendinize göre çevirmesini bilmesiniz..

Bu akşam oyun şeklini olanı biteni sorgulamanın bir anlamı yok, keza Sosa sarı kart gördü diye oyundan alındiysa ( eğer bir sakatlığı yok ise ) ben bunu korkaklık olarak algılarım ve Sosa’nın o en gereksinimine ihtiyaç olacak zamanlarda Trabzonspor vitesi boşalan şoförü olmayan bir kamyona dönüştü.

Oysa Sosa bu takımın her şeyi. Bir kart daha alır korkusunun ecele bir faydası olmadığını Hüseyin hoca ve ekibi de gördü..

Lakin iş işten geçti..

Evet sevgili dostlar..

Trabzonspor kendisi için şampiyonluk yolunda çok elzem olan bir galibiyeti maalesef eski oyuncularının birer asistiyle kaybetti.

Futbol bu..

Mucizelerin bazen size bazen rakiplerinize göz kırptığı gerçekten çok ilginç bir oyun bu...

Hasan Akbaş

Haberts.com