Aslında hiç haz etmem, geleceğe dair olacaklarla alakâlı kelamlardan söz etmeyi..

Bilirim geleceği ve gelecekte neler olacağını ancak ve ancak yüce yaradan bilir ...

Biz kullar sadece güttüğümüz amaç için çalışır ve onu elde etmek için azami ( hayırlı ) bir istekte bulunup, gerisini yaratana havale ederiz..

Sonrasında ‘tefekkür ve tevekkül ‘ederiz..

Ezcümle,

Bir şeyi elde etmeyi çok istemekle beraber, bu uğurda çok içten mücadele etmek gerekir..

Tüm bu çabalarınız sizi kapasite, beceri ve kaviliğiniz orantısında hedefinize kavuşturur elbette..

Şunu demeye getiriyorum sözü: Türk futbolunun dört büyük yaftalı camialarından ikisi , ligimizde kırılmadık rekor bırakmadan, yarışı son etaba kadar taşımasını becerdiler..

Tabii, lig tarihinin puan rekorunu kırarlarken yine Edirne’den öte pek bir başarı gösteremediler..

Bu arada diğer iki büyük  camialarımızdan Beşiktaş ve Trabzonspor ise, diğerlerinin aksi istikametinde hiç olmadıkları kadar bir sezon başarısızlığına imza attılar..

İşte bu minvalde her iki kulübümüzün imdadına ‘Ziraat Türkiye Kupaseçeneği yetişti..

Öyle ya...

Bunca başarısızlığın yaşandığı bir zamanda, hiç olmazsa sezonu bir kupa ile kapayıp, kendilerini bir nebze de olsa taraftarlarına affettireceklerdi..

Ve bunu Beşiktaş başardı..

Kendilerini tebrik ediyorum..

Hak ettiler, istediler ve kazanıp müzelerine götürdüler Ziraat Türkiye Kupasını..

Aslında finale kalan her takım başarılıdır sportif anlamda..

Mühim olan o mertebeye gelebilmek..

Maça gelince şunu söyleyebilirim..

Bu maç tıpkı bir hafta önceki Galatasaray – Fenerbahçe maçının bir kopyası gibiydi, bana göre(!)..

Trabzonspor tüm kamuoyu tarafından Beşiktaş’a göre maçın mutlak favorisi olarak gösteriliyordu..

Tıpkı Galatasaray gibi..

Burada tek fark futbolun olmazsa olmaz en güzel unsuru olan gollerin olmasıydı, her iki takım adına..

 Onauchu’nun muhteşem golü ile daha maçın ilk çeyreğinde öne geçen Trabzonspor, birden ayaklarına pranga vurulmuş misali, gol ve gole kadar olan bölümdeki oyun üstünlüğünü rakibe bıraktı, anlaşılması ve izahı imkansız bir şekilde..

Gerisi malumunuz üzere, ikinci yarı oyuna yeniden ortak olan ve maç uzatmaya kalacak derken, rakibin transfer rekoru elinde olan oyuncusu bu zevkli mücadeleye son noktayı jeneriklik bir golle Beşiktaş lehine sonlandırdı..

Pepe ve Enis’in biraz telaş biraz bireysel oyun şansızlıklarıyla, kupa elinden adeta uçuverdi Trabzonspor’un..

Bu maça dair akılda kalan bana göre şu detay oldu:  Onuachu   ve Musrati’nin harika ötesi golleriydi..

Ha birde kaleci  Uğurcan’ın kaç zamandır hayati bir penaltı golünü yine kurtaramayıp, maalesef  kalesinde görmesiydi..

Sevgili dostlar, hep denir ya; futbol sadece futbol değildir..

Gerçektende öyle..

Bakınız, Hasan Arat yönetimi Beşiktaş iktidarına geleli beri, başkanın her demecinin birisi ‘Ziraat Türkiye Kupasını ‘mutlaka almakla alakalıydı..

Öyle ki , başkan bu uğurda ligi boşlayıp, dünya çapında dev bir hocayı takımın başına geçirdiğini bile umursamayıp, baktı olmuyor Santos gibi bir markayı geri gönderip, başlarda güvenmediği altyapı hocasını radikal bir kararla yeniden takımın başına getirdi..

Takım ve camiasını kupayı almaya bir şekilde inandırdı..

Ve başardı da..

Bu birilerine göre bir kehanet, birilerine göre de doğru bir yön belirleme stratejisiydi..

Trabzonpor ise kötü geçen bir sezonun ardında  ligi üçüncü bitirip, kupayı alarak bu sezonu hiç değilse kupalı kapatmayı hedefliyordu.

Ligi üçüncü bitirip, Avrupa biletini alan Abdullah Avcı ve öğrencileri maalesef, kendi evi gördükleri Olimpiyat Stadında kupa emeline ulaşamadı..

Bir yerde, Trabzonspor’un ‘Olimpiyat Stadı ‘totemi, Hasan Arat’ın gerçekçi radikal hamlelerine mağlup oldu..

Onu diyorum ya, özellikle medya Trabzonspor’u her yönden Beşiktaş’ın önünde gösterdi, finale doğru.

Bu durum Beşiktaş’ın sanırım işine geldi..

Sonuç zaten ortada değil mi?

Bir başka detay;

Yine Abdullah Avcı  lig için tecrübesiz sayılacak bir teknik kadroya yenildi..

Hülasa, bu kupa Trabzonspor’umuza daha çok yakışacaktı..

Biz, Abdullah hocanın kupa hocası olması ve bu stadyumdaki başarılarına çok güvendik.

Lakin, asıl hedef için bunların yetmediğinide talihsiz bir şekilde tecrübe edinmiş olduk..

Birde, maç sonu analizlerde Abdullah hocanın mükemmel izahatlarını takdirle karşılarken, neden bunları maç içinde azda olsa gerçekleştirme adına aksiyon almamasını ise nedense hiç anlayamıyorum(!)

Hoca bana göre futbolun, daha doğrusu sonlanan bir müsabakanın röntgenini en iyi çekebilen uzmanlardan biri oysa..

Öyle ki futbolun psikanalizini en detaylı anlatabilen, günümüz en çağdaş ilim insanı gibi..

Bana göre futbolun  ‘Sigmund  Freud’ u dersem, hiçte abartmış olmam hocamız diye düşünüyorum..

İste tüm bu hasletlerini maç içinde uyguladığında, izlemekten dört köşe olacağımız bir Trabzonspor’u hayal etmek hiçte imkansız olmayacaktır..

Sevgili dostlar, sonuç itibariyle bu takım bizim takımımız.

Başında bana göre son zamanların şahsına münhasır harika bir başkanı var..

Bizim eleştirelimizde takımımızın daha iyi olması içindir.

Bu kabus dolu sezonu sonlandırırken, değerli hocamız ve talebelerinin seneye yeni ve hedefe odaklı bir takım izletmeleri biz taraftarlar için tek istektir..

Başarı her daim onlarla olsun dilerim..

Bir sezonu noktalarken bizimde hatalarımız olduysa affola...

Yazımı şu yoruma dayalı soruyu sorarak sonlandırıyorum..

Sizce, Trabzonspor bu berbat sezonu ( her türlü olumsuzluğa rağmen ) size göre nasıl bitirmiştir?

Görüşmek üzere..,

Hasan Akbaş

Haberts.com