Bayram içinde bir bayramla daha  gelen ‘ Mübarek Ramazan ‘ bayramının ülkemiz ve tüm islâm alemine hayırlar getirmesini diliyorum..

Bayram içinde bayram dedim ya, içinde mübarek Cuma bayramı içeren ( kaç yılda bir gelen ) bu çifte bayramda birde diyorum ki; keşke Trabzonspor’ da, sevdalılarına bayram tadında sevinçler yaşataydı..

Lakin olmadı, olamadı..

Onu diyorum ya, gördüğüm ve sesimi işitip, bu çağrıma kulak verecek tüm Trabzonspor sevdalılarından ricam odur ki, bu mübarek çifte bayram gününde edilen dualar kabul görür niyetiyle, bol bol Trabzonspor ‘ un bir an önce düzlüğe çıkabilmesi için dualar edelim..

İnanınız buna her zamankinden daha çok ihtiyaç var ( gibi )..

Hoş..

Ülkemizi derinden etkileyen  bir çok yara varken, derdin Trabzonspor mu (?) diyenlerinde bayramlarını tebrik ederim..

Lakin,

Şöyle de bir durum var:

Dünyevi hayatın çarkıfeleği bir şekilde ışıklarını hiç savmadan dönüyor..

Hal böyle iken, Trabzonsporlular içinde Trabzonspor sadece bir sportif figürün parçası olmayıp, onu sevenlerce yaşamın neredeyse ana merkezindeki gayenin yegane adı...

İş bu ahval içinde, yüce Allah Trabzonspor’un yar ve yardımcısı olsun..

Bu yönetim ve teknik ekibin işi hiç kuşku yok ki, gerçekten çok zor..

Hoşgeldin Nenad Bjelica;

Çiçeği burnunda yeni hoca ile doğum senemiz, ay ve günümüzün hemen hemen aynı oluşundan olsa gerek, Sn, Bjelica ‘ ya kanım ısındı hemen..

Aslında kendisini ‘ Dinamo  Zagreb’in” başındayken, bir Avrupa Kupa maçında Fenerbahçe’yi ( 4-1 ) gibi bir skor ile mağlup edişinden de anımsamamız onu biraz daha kendime yakın hissetmeme neden olan başka bir sebep(!)

Tabi, futbol dünyası öyle garip tesadüflere gebe ki, Nenad hoca da Türkiye’de daha ilk maçında aynı skorla ( 4-1 ), bu defa yenilgiyi tadarak ilk mesaisine başlamış oldu..

Tabi bunlar işin renkli yanı, fakat beni asıl etkileyen, hocanın başkaları gibi, önce takımı gözetleyip, iyice izleyip, bir sonraki müsabakada takımın başında olmayı istemeyip, direkt, hemde ayağının tozuyla, Sivas gibi zor bir deplasmanda oyuncularını yalnız bırakmaması oldu.

Pekala, bundan öncekiler gibi, ülkesine dönüp eşyalarını getirmek için bir hafta süre isteyebilirdi.

Fakat o bu süreyi istemedi ve sadece bir antrenman ile zorlu Sivas deplasmanında Trabzonspor’un başında sahaya çıktı.

Lakin, hoca bu fedakarlığı yaparken oyuncuları aynı fedakarlığı ne yazık ki hocalarına gösteremediler.

Bırakın fedakar olmayı, en ufak bir direnç bile gösteremediler..

Öyle ki, kariyerinin en kötü sezonunu yaşayan Uğurcan Çakır’ın, kalesinde gördüğü dört gole rağmen, yinede enfes sayılacak kurtarışları olmasa, Trabzonspor tarihinin en ağır yenilgilerinden birini yaşayabilirdi(?).

Hazır, Uğurcan Çakır demişken, ben yönetimin ve teknik ekibin yerinde olsam Uğurcan’ı oynatmam..

 ( Fakat, Nenad hoca ile Uğurcan Çakır yeniden o özlenen günlerine de ivedilikle dönebilir..)

Niye (mi)?

Çünkü, bu ahval içindeki Trabzonspor’da, Uğurcan’ın her oynadığı maç, onun değerini hızla düşürmekte..

Daha geçen sezon ‘ On Beş Milyon Dolarlar‘ gibi bedellerle Avrupa transfer tahtasında adı geçerken:, bu hızlı düşüşle, korkarım ki yakında esamesi bile okunmayacak(!)

Bu tabi benim fikrim..

Madem konu açıldı; lafı döndürmeye gerek yok..

Benim gördüğüm, ilginçtir, şu an takımda ‘Lazar Markovič ‘ dışında Trabzonspor’da ne yaptığını bilen bir yada iki futbolcu dışında kimse yok(!)

Öyle ki, Lazar, kırk yıllık Trabzonsporlu gibi oynamakta..

Öte yandan, takımın tümden böyle formsuz oluşu, Trabzonspor tarihinde çok az rastlanan bir durum..

Yani, takım her yönden büyük bir yıkımın içinde, adeta, yaşam belirtileri sonlanan ve fişinin çekilmesine karar verilen “ ötenazisini ‘ bekleyen  bir hastanın haleti ruhiyesi gibi..

Son tahlilde, her yenilgi acıdır, hele Trabzonspor gibi bir camianın temsil ettiği cenah için..

Fakat, her şer’de bir hayır gizlidir hadisi şerifinden hareketle; olası  bir galibiyet belkide hocayı yanıltıp, ortaya koyacağı tespitlerin yerinde olmayacağına neden olacaktı(?)

İş şimdi her şer’den hayra rücû edecek, kısa ve orta çözüm odaklı hamleleri hep beraber ortaya koyma vaktidir..

Nenad hoca ( belkide ) şimdi daha iyi anladı.

Nereye ve nasıl bir ekibin başına geldiğini, futbol anlamında nasıl bir cenderenin içine düştüğünü..

Onu diyorum ya, ilk önce Trabzonspor müzesini ziyaret etmesi, Trabzonspor’un kent ve bu ülke için neler ifade ettiğini kendi gözleriyle görmüş olmasıda hocanın Trabzonspor için neleri yapmasının elzem olacağına dair ışık tutacağını umuyorum..

Ne diyelim o zaman:

Başlasın tadilat..

Artık neresinden başlanacaksa, Trabzonspor’un enine boyuna, adeta bir nacarın elindeki planyadan geçercesine her yanının geniş çaplı  bir tadilata ihtiyacı olduğu herkesçe malum olsa gerek..

Şimdi hoca ve ekibini çok meşakkatli teşriki mesailer beklemekte(!)

Kolay gelsin Nenad Bjelica..

Yeni yuvana tekrar hoş ve hoşluklar getirdin, umarım..

Hasan Akbaş

Haberts.com