“ demedi demeyin, çok uzun bir yazı oldu “..

Gerek ülkemizin, gerek dünyanın içinde bulunduğu, garabet dolu dönemlerin yaşandığı, küresel sermayenin, sürekli yeni kaoslarla , yeni krizler olusturduğu  bir zaman diliminde, deyim yerindeyse ‘geleceğinden neredeyse emin ‘ olunamayan bir haleti ruhiye içindeyiz..

Birde bütün  bu ağır ekonomik koşulların yanında, cennet ülkemiz bir kere daha ‘deprem & sel gerçeğiyle ‘ yüzleşti..

Gücük Ayı Hiçte Küçük Değilmiş..

Her daim gelişi ve gidişini hiç özümseyemediğimiz “ Şubat ‘, bu sefer hiç olmadığı kadar uzun geçti.

Öyle ki, sanki her dört yılda bir çektiği zaman dilimini şimdi durasıya çektirdi takvimlere..

Ve çocukluğumuzun bulmaca sorularındaki ‘ artık yıllı aylardan ‘ şubatı, yani, namı diğer gücük ayını ‘ artık onu unutmak çok güç olacak!

Demem o ki, en kısa ayı, koca bir seneyle eş zamanda geçirdik sanki..

Tabi, hayat bir şekilde akıyor elbet..

Devletimiz kudretli, halkımızın gönlü yüce..

Her daim dileğim ve muradımız odur ki; K.Maraş, Hatay, Adıyaman başta olmak üzere, tüm acılı beldelerimize ve ülkemize bir daha asla böyle tufanlar göstermesin yüce Allah(!)...

İşte böyle zamanlarda insan ister istemez hayattan kopuyor, kopabiliyor..

Öyle ki, ne yediğinden, ne giydiğinden bir şey anlıyor(?).

Yine de ucundan kenarından gelişmeleri takip etmeye çalışıyoruz..

Trabzonspor acıları ilk saranlardan oldu..

Allah razı olsun, sevgili başkanımız “ Sn.Ahmet Ağaoğlu “ deprem esnasında, Trabzonspor kurum kimliğinin hakkını vererek, bölge için ilk aksiyon alan kişilerden biri olarak, sporun sadece spor, hele futbolun sadece futbol olmadığını bir kere daha kanıtladı, hemde ‘ şampiyon bir takımın şampiyon başkanı olarak “..

Hele ki, yörenin Trabzonspor sevgisini en iyi bilenlerdenim.

Hal böyle olunca, Trabzonspor, tam bir sorumluluk örneğiyle “ Sivil Toplum Hareketi” adına muhteşem işlere imza attı..

Trabzonspor’un, son şampiyonluk hikayesinin baş aktörü sevgili başkanımıza, umudun tükendiği yerde Trabzonspor’un inadı başlar anlayışıyla, koca bir camiaya muhteşem bir hikayeyle veda ( tabi bu veda resmiyet anlamında, kalben Trabzonspor’a asla veda edilemez ) eden sevgili başkanımıza bundan sonraki hayatında sağlık ve afiyet, tabikide bol bol Trabzonspor ile alakalı güzel düşünceler diliyorum!..

Onu diyorum ya; depremdi, büyük afatlardı derken, hele hele birde ülke yönetimi için seçim hattı mahallîne girildiği bir ortamda; Trabzonspor’da bir kere daha olağan kongre başkanlık seçim süreciyle yüzleşti..

Oysa, her şey ne güzel başlamıştı..

Sayın Ağaoğlu, bir kente devamlı gördüğü, lakin bir türlü tam anlamıyla gerçekleşmesine izin verilmeyen bir rüyayı yaşattı..

İllaki, hataları oldu...

Lakin, doğrularının gönüllerde, yanlışlarının çok üstünde olduğu aşikardır..

Mehmet Ali Yılmaz Sonrası Benzerlik;

Keşke bu süreç hiç yaşanmasaydı?

Fakat, oldu ve yaşandı..

Ben, bu süreci biraz da, onursal başkan Sn. Mehmet Ali Yılmaz ile yaşanılan, o efsane şampiyonluk ve sonrası yapılan yanlışlıklara  benzetiyorum..

Jurgen Groh, Hadzić, Lukič ve daha nice yanlış transferlerle gelinen, hülasa bugünlere değin birikmiş borçlar ve yanlış yapılanmalar silsilesi vb..

Yaşı benimle aynı ve ileri olanlar illa bir benzerlik kuracaklardır o dönemlerle alakalı..

Demem o ki, yerli ve milli anlayışından uzaklaşan Trabzonspor bu süreçleri ne yazık ki yaşamaya devam edecek..

Sürdürebilir başarıyı sağlamak ne yazık ki bu sistemde namümkün(!)..

Fakat, Trabzonspor için bir taşın üstüne bir taş koymuş ve halende koyacak, elini değil, gövdesini devasa sorunların altına koyan, geçmişten geleceğe her bir sorumluk sahibi baş tacıdır..

Bu böyle biline..

Her şeye rağmen, tüm başkanlara bu taraftar her daim müteşekkirdir..

Yeniden Diriliş Kıvılcımı Ertuğrul Doğan ile Yakılacak;

Öncelikle, Büyük Trabzonspor ailesinin 18.ci başkanı Sn. Ertuğrul Doğan’a “ başarılar diliyorum..

Elli Altı “ yıllık kulüp tarihinde, kaba bir hesapla her üç senede bir başkanlık seçimi yapıldığı gerçeğinin de, sağlanmak istenilen istikrar adına ne anlama geldiğini de ayrıca düşünmek gerekir diye sâlık veriyorum..

Yeni yönetimi, zor ve meşakkatli yarınlar bekliyor!..

Ağaoğlu zamanında yapılan ne kadar doğru ve yanlış varsa, hepsinin içinde Sn. Doğan’ın da  olması, bana göre, Trabzonspor’un geleceği adına avantaj olacaktır.

Bu noktada, yaşanılan süreçle alakalı neler yapılmalıydı – yapılmamalıydı sorularının gerçek anlamda, gelecek adına ışık olmasına ayrı bir fayda sağlayacaktır ‘ Ertuğrul beyin eski ve yeni pozisyonu icabıyla..

Beni asıl heyecanlandıran bir diğer husus; Sn. Nevzat Kaya’nın yönetimde olmasıydı..

Şahsımın yıllardır hiç dinmeyen rüyalarından biriydi, Trabzonspor yönetiminde, Trabzon dışından, Trabzonspor sevdalılarından biri olsun!.

Bu hamle harika bir doğru benim nazarımca, ki; bu durum Trabzonspor’a ayrı bir renk ve ivme katacaktır hiç kuşku yok ki..

Sayın Doğan’a bu seçiminden dolayı teşekkür ederim..

Evet, efsane başkanlarımız , Ali Osman Ulusoylardan, Rıfat Dedeoğlu’lardan Kırşehirli olupta, Trabzonspor’a dört şampiyonluk yaşatan Şamil Ekinci beylerin, Özkan Sümer gibi bilgelerin koltuğuna oturma şerefine nail olan çiçeği burnunda başkanımız Sn. Ertuğrul Doğan ile yeniden bir “  diriliş “ hikayesi yazmaya namzet Trabzonspor’a  ve ülke futboluna hayırlar getirsin bir kere daha inşaAllah..

Şimdi Feraset Zamanı..

Ben, öncelikle yeni yönetimin başarılı işlere imza atacağına, güzel projeler üreteceğine inanıyorum..

Ülkemizin enerji sektöründe belli bir yere gelmiş, Sn. Ertuğrul Doğan’ın, bu genç yaşta edindiği gerek iş ve gerekse spor yönetimi hususundaki tecrübelerini, ve en elzemi, bütün enerjisini Trabzonspor’a rücû ettireceğinden hiç kuşku duymuyorum..

Feraseti, sezgiyi, öngörüyü elden bırakmadan, dünü unutmadan, düne de takılmadan, geleceğe dair taze ve diri projelerle, Trabzonspor’a misyon ve vizyonuna yaraşır farkındalıklar katacak olması, en büyük temennilerimizdendir..

İsmi Büyük Olanın Vedası da Büyük Olur;

...bir kasket bir insana bu kadar mı yakışırdı..,

1925 Şapka inkılabı ile hayatımıza giren kasket, iddia ediyorum en çok “ O’na yakışırdı “..

Kasket hiç olmadığı kadar onunla simgeleşip, ayrı bir tarz oldu..

Ve onunla beraber meşhur ettiği kasketi, hepimizin babası, dedesiyle özdeşleşen, kısacası bizden biri olan canlı bir karaktere rücû etti..

Evet,

Merhum Ahmet Suat Özyacı’dan söz ediyorum..

Trabzonspor’un ve Türk futbolunun mayasından, yapı taşından, çimentosundan söz ediyorum..

Yaşanılan deprem felaketinde, ülke feryat figan ederken aramızdan sessizce ayrılıp, Hakk’a yürüdü sevgili Ahmet hocamız..

Alelacele bir şeyler karalamak istemedim, lakin söz konusu olan Trabzonspor’un özü, bi nevi kendisi..

Her şeyden önce bütün nüvesi Trabzonspor olan birinin ardından ne söylenebilir ki(?)..

Farklı bir futbol anlayışı, daha halktan olan insani duruşu, samimiliği, zor şartlardaki pratik çözümleri onu diğer öğreticilerden farklı kılıyordu..

Sanki o, Trabzonspor’un içindeki doğal “ Brezilyalı “, futbolun Trabzon’da başka bir şekle bürünüşünün mimarıydı..

Futbola,  bana göre tasavvufu, huzuru katık etmiş büyük, çok müstesna bir gönül adamıydı..

Sözün özü, ona dair ne söylense yetmeyecek, hakkı asla ödenmeyecek olan bu büyük hocaya...

Yattığı yer ‘ nur ‘, mekanı ‘ cennet ‘, makamı ‘âli ‘ olsun inşaAllah..

Bu dünyadan, şampiyonlukların piri bir Ahmet Suat Özyazıcı geldi, geçti..

İyi ki de geldi..

Rahmet Olsun..

Yaşayan Son Kasketli,

Trabzonspor’a gelmesi gerektiğini en çok feryat-figan bir şekilde savunmuştum, bilenler bilir..

O zaman ki konjonktürde en makul seçim bu idi çünkü..

O’nun Trabzonspor’a, Trabzonspor’unda ona ivedilikle ihtiyacı vardı..

Nitekim,  sevgili Abdullah Avcı hocamız Trabzonspor’a geldi ve doğru teşhis ve yerinde dokunuşlarla, beklenen başarıyı Trabzonspor sevdalılarına ‘ şampiyonluk ‘ gibi, muhteşem bir hak edişi yaşattı ve sundu..

Öyle ki,

Vuslata  susamış, içinde biriken başarıya hasret fay hattı birden kırılıp, bir ferahlamaya neden olmuştu, Trabzonspor için..

Ve kulüp tarihine  ‘son şampiyon kasketli ‘olarak geçmişti..

Hemde bir çok efsanenin yerinde olmak istediği apoletle..

Lakin, bir şeyler oldu..

Yanlış planlamalar, oyun anlamındaki yavan performanslar, Avrupa başta olmak üzere hedeflerden birbir  uzaklaşmak sevgili hocamızın, omuzlarındaki şampiyon apoletleri başka omuzlara taşınmadan, daha sezon bitmeden vedası hasıl oldu..

Geldiği zaman ne kadar gelişini doğru bir hamle olarak gördüysem, gidişini de o derece yerinde bir karar olarak buluyorum..

Bazen vedalar her iki taraf için çok kıymetli fırsatlara da dönüşebilir..

Ne kadar buruk ta olsalar..

Neticede bu bir veda..

Sevgili hocamız, hepimizin yanaklarına şampiyonlukla katık edilmiş muhteşem bir “ veda busesi “ koydu ve öyle gitti.

Bu az şey mi?

Ne diyelim, bazı vedaların ismi, bazı vedaların cismi, bazı vedalarında bıraktıkları “ izi “ anlam kazanır, sonrasında.

Hülasa;

Sevgili Abdullah Avcı hocamız, Trabzonspor ile kimselerin hemen başaramayacağı bir hadiseyi başararak, Trabzonspor camiasında daha yaşarken ölümsüzler köşesindeki yerini aldı..

Kendisine bundan sonraki hayatında, başarı, esenlik dolu uzun seneler diliyorum..

Son söz;

Geldi, başardı ve gitti..

Şimdi yeni bir hikaye yazmak zamanı..

Düne dair her ne varsa, tadında hatırlamak zamanıdır sevgili dostlar..

Bordo mavi düşlerde, yeni rüyaların gerçekliğine koşma vaktidir...

Biliyorum çok uzun bir yazı oldu..

Biraz da içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan-ı Şerif ayının o mistik ikliminden olsa gerek, biraz farklı mecralara uzanan  bir yazı oldu..

Affınız ve hoşgörünüze sığınırım sevgili dostlar..

Selam ve dua ile..

Hasan Akbaş

Haberts.com