Ve birçoklarının beklediği, ya da birçoklarının istediği oldu!
Şenol Güneş gitti…

Kore’den gelişini ve Trabzonspor’un o zaman ki içinde bulunduğu buhranı hatırlıyorum da, efsanenin son gelişi nasılda heyecanlandırmıştı onu ve Trabzonspor’u sevenleri.
Beni en çok ustanın ‘’ şehrin ve şehir kimliğinin bütünlüğüne katkı edecek bir Trabzonspor’u oluşturmak istemesiyle ilgili tespitleri ‘’ heyecanlandırmıştı!

Öyle ki şehrin gerek siyasi ve gerek sivil toplum örgütleri, bu birlikteliğin sırf salt bir futbol hamlesinin değil; Trabzon ve dolayısıyla o bölgenin ve hatta Türkiye’nin yeni bir sportif anlayışa yelken açılmasına katkıda bulunduğu bir birliktelik için herkesin top-yekun bir araya geldiği bir sinerjinin oluşumuydu, Şenol Güneş’in son Trabzonspor seferinin adı…

Türk futbolunun bana göre en başarılı ve en karizmatik figürünün her söylemi beni en az futbolun içindeki pozisyonlar kadar heyecanlandırdığı için, dünkü veda bana Şenol Güneş’in yine büyüklüğünü ve kendisine yakışanı yaptığının en güzel kanıtı oldu.

Ardında bıraktığı rekorlarla dolu futbol geçmişine, hocalık döneminde kattığı iz bırakan başarılarıyla Şenol Güneş hiç kuşku yok ki Türk futbolunun Trabzon menşeili en akil figürlerinden birisidir de artık.

O güçlünün emrine sunulan sistemin tekerine çomak sokmuş büyük bir futbol devrimcisidir de bana göre.

Ne desek boş, o ve onun düşüncelerini güdenlerin gönlünde ölümsüz bir kahraman olarak her daim yaşayacak Şenol Güneş artık Avni Aker mabedinde yok!

Onu artık çok sevdiği Trabzonspor’un en donanımlı ve en kariyerli taraftarı olmasının yanında, iki helal şampiyonluğu Trabzonspor’a kazandırmış bir cesur yürekte olarak da daima anacağım, en güzel bordo-mavi anılarımda…

Şenol Güneş’i bu veda sürecine tetikleyen sürecin bize sunduğu fotoğrafa bütünüyle ve tarafsız gözle bakmamız elzem olacaktır, an itibariyle.
Biz ondan arabanın hem şoförü, hem muavini ve hem yolcusu olmasını istedik.
Malum süreç boyunca yönetimin türlü yana yatışlarında o hep dik durdu, ayakta.
Moda terimle kamuoyuna ilkeli ve dürüst ve adaletin tecellisine yardım eden bambaşka bir ‘’  Şenol Güneş Duruşu ‘’ sergiledi.

Trabzonspor’a kavganın, kin gütmenin saha içinde gerilimden başka bir katma değer kazandırmadığına olan inancına, maalesef yeterince çoğunluğu katamadı.
Çünkü Trabzonspor üzerinden çıkarları olanların kavga ile amaçlarına uzandığı bir düzende, Şenol Güneş’inde gücü bir yere kadardı ve beklenen son kaçınılmaz oldu!

1461 Trabzon takımıyla yarıştırılan bir Trabzonspor’un en ufak başarısızlıkta böyle un ufak dağılacağının zemini hazırlayanlar, bir gecede Tolunay Kafkas’ı o çok önemli görevinden nasıl alıp ta Trabzonspor’a getirdiler acaba sorusunun bile bir öneminin kalmadığı bir ortamda, etiklik adına bol keseden atanlara selam olsun diyorum.
Gün onların günüdür!

Ünal Karaman elbet hocasının istifası sonrası kendisine yakışanı yapacak ve yönetime geniş bir manevra alanı bırakacaktı!
Ünal Karaman tercihi an itibariyle Trabzonspor’un tek doğrusu olacakken, Tolunay hocanın sosyal paylaşım sitelerine konu olan ‘’ neredeyse bir pizza siparişinden bile hızlı geldi ‘’ anekdotuna bir espriden daha öte bakmalıyız!
Yönetim demek ki bu veda-ya çoktan hazırlıklıydı!
Bu arada sevgili Tolunay Kafkas benim için çok önemli değerdir.
Benim anlatmak istediğimi zaten en iyi o anlayacaktır…

Ne diyelim, düzen bu. Türkiye de ki düzen bu.
Trabzonspor Sir Alex Ferguson’u nu kaybetmiştir, belki daha da ötesini…
Düzen sadece Şenol Güneş’i harcamadı, düzen büyük bir düşünceyi de harcamış oldu.
İlkeler ve düşünceler bu ülkede işte bu kadar iş yapıyor, dedirten düzene sevgilerimle…

Sevgili dostlarım, çok yakında siz okurlarımla buluşacak olan ‘’ ŞİİR AĞRISI ‘’ kitabımda çok sevdiğim Trabzonspor ve Şenol Güneş için yazdığım şu bölümle sizlere veda ediyorum!
Bu kitabımı Trabzon’a gelerek hocamın ellerine kendim sunacaktım, lakin kısmet değilmiş!

İşte ‘’ ŞİİR AĞRISI ‘’ kitabımdan Şenol Güneş bölümünden birkaç paragraf…

‘’ …, bir gün, siyah-beyaz düşlerimin içinde Trabzonspor’la kesişti yolum,
Şenol Güneş’le tanıştım.
Zaten ciğerden Trabzonsporlu olmamı da ona bor¬çluyum.
Bilmem kaç dakika gol yememe rekorunu elinde tutması değildi ona hayranlığım, onun büyüleyici özelliğiydi belki de beni ona ve Trabzonspor’a çeken şeyin asıl nedeni.
Onun muhteşem plonjonlarında eriyen meşin yuvarlağı görmek, çoktan Trabzonsporlu olmama yetmişti, o en siyah-beyaz düşlerimde.
Meşin yuvarlak onun ellerinde küçülürken, benimde dünyam Trabzonspor oluyordu her seferinde.
İstanbul takımlarına dur diyen bu kara-yağız adamı ve arkadaşlarını hep sevdim.
Ben bordo-mavi renkleri sevdim.
Onunla ben; Trabzonspor’u bir başka sevdim.
Ben onunla futbolu bir başka gözle sevdim.
Şenol Güneş’in bilgeliğinde ben yıldızları sevdim.
Bir kentin adeta hem alt hem üst kimliği olmayı başarmış olan Trabzonspor’u sevmek için o kadar çok sebebim var ki, onu sevmek fırtınalarda en güzel rüy¬alara dalmak gibi bir şey!
O yüzden olsa gerek; okyanuslara tutunmak, benim için Trabzonspor’u tutmaktan geçiyor.
Şenol Güneş’le bütün gezegenleri fethetmek, sanırım bir rüyadan ötesi olsa gerek.

Fakat o rüya, bir gün bordo bir geceyi mavi bir sa¬baha, yani gerçeğe dönüştürecek.
Çünkü ‘’ rüyası olanların güneşi asla batmaz. ‘’
Bir gün gelecek, Trabzonspor’a dünya yetmeyecek!
Bir gün gelecek, Trabzonspor gezegenlerle maç ya¬pacak.
O gün güneş en hakkaniyetli hakem olacak!
O gün, bir gün gelecek!
Şenol’a hocam Şen ola…
HASAN AKBAŞ & ŞİİR AĞRISI ‘’

Güle güle hocam,
Bilirim, zor olur iyilerin vedası,
Bilirim, zor dayanılır iyilerin vedasına!
Sen benim ilk ve hep öyle kalacak tek kahramanımsın…
O yüzden ben seninle vedalaşmıyorum…
Çünkü kahramanlar asla bir yere gitmez, onlar daima sayfalar da yaşarlar.
Çünkü onlar tarihi yazanlardır…