Şampiyonluğun en büyük ve hatta kendine en çok yakışan adayının, son haftalardaki bu renksiz, tatsız, tuzsuz  futboluna ses etmek mi, yoksa her geçen hafta geciken o kutlu bayrama illa ki  ulaşacak olmanın hatırına varsın gelsin gelecek olan, başım üstüne diyebilmek mi?

Yada;

İşin aslı, kaç haftadır cepten yiyen bir Trabzonspor tamda istim üstündeyken, olağan baskıları, gerek oyunsal gerek yönetsel anlamda mazur görüp, her türlü olumsuzluğa inat yüzümüzü şampiyonluk ufkuna dönüp, bu sancılı, lakin sonu herkesin muradına ereceği o günü bir hafta daha ötelenmesi kalplerdeki hasret sancısını biraz daha çoğaltıyor, o kadar (!) diyebilmek mi?..

Bilemedim..

Yine , “ DÜNYANIN “ dört bir yanından gelen bu özverili ve yürekleri şampiyonluk ateşiyle yanan bu muhteşem seyirci, karşısında isteyen lakin bir o kadar  mental yönden yorgun bir futbolcu topluluğu buldu..

Artık klasik bir hal aldı diyebiliriz Abdullah hocanın koca ilk yarıları heba eden oyun anlayışının bir türlü önüne geçilememesi..

Oysa, bir yere kadar bu durum tolere ediliyordu bireysel performansı üst düzey oyuncularla.

Bireysel özellikleri üst düzey oyuncularda bu hasletlerini sergileyemeyince, yenilmemekte bir kazanç olarak sevindirici oluyor..

Fakat, takım içinde bunun adına ister rehavet deyin ister sakatlık deyin ister stresle baş edememe  deyin, Trabzonspor’da  kafalar karışık..

Hedefe varmaya ramak kalmışken gerileyen oyun ister istemez herkesin içinde “ paradokslara “ yol açıyor..

Ki, hattı zatında bu duruma Abdullah hoca gibi ( günümüz ) bir sistem temsilcisinin bile müdahale edememesi bana ilginç geliyor..

Göztepe galibiyeti dışında soyunma odası çabaları, kaç haftadır oyunu çevirmeye yetmiyor, yetemiyor..

Oysa; oyun bütünlüğünde bu iki devrelik gece ile gündüz kadar birbirine zıt  sunumların üstesinden gelebilecek bir kenar yönetiminin varlığına olan inancımızdır bize bu hezeyanları yaşatan asıl neden..

Her şeyden çok Trabzonspor kenar yönetimi hak ediyor bir an önce beklenen o ŞAMPİYONLUK sevinciyle hemhal olabilmeyi..

Tanrı İstemezse;

Ligin en gelgitli oyununu oynayan Fatih Karagümrük gibi bir ekip karşısında, Stadı dolduran binlerce taraftarına, oyunu yine bir ilk kırk beş dakikası hariç, ikinci kırk beş dakikası boyunca, sonuna kadar domine ederek muhteşem bir galibiyetle işi kotarmış bir Trabzonspor  yerine; yine “ üç puana erememesi “ için tek söyleyeceğim; o malum şarkıdaki gibi “ Tanrı istemezse “ ne bir yaprak düşer, ne bir “ ÜÇ PUAN “ alınırmış, demek olacaktır..

Evet, illaki şampiyon olacak Trabzonspor, fakat başta Abdullah hocam olmak üzere, herkeste bir bahar mayışmışlığı ve doğru bir tabirle, adı konulmamış bir ‘ yorgunluk ‘var..

Bkz, Vîscà, Nweakeme, Bakesatas, Djaniny gibi arkadaşlarımızın yorgunluğu ve buna bağlı olarak Cornellius gibi güçlü bir figüründe yeterince beslenememesi, Trabzonspor’un iyi ki lig boyunca “ Ağustos böceği yerine hep karınca gibi kara günler için sürekli çalışıp puanlar depolamış diyesi geliyor insanın içinden..

Allah’tan bu seferde güzel ve akıllı oyunuyla defansın sigortası Hugo devreye girdi ve olası bir hayal kırıklığının önüne geçirtti takımını, kaydettiği güzel gol ile..

Tabii emeğe saygı gereğince, rakibin güzel golünü de tebrik etmek Trabzonspor futbol kültürüne has bir haslet olacaktır diye düşünüyorum..

Tabiri caizse Biglia durdu durdu bu sezon ilk golünü Uğurcan’ı avlayıp, Trabzonspor’ a kaydetti sanırım..  

Futbol her yönden ilginç bir oyun sevgili dostlar..

Dün akşam hakem “ VAR “ ve kendisi yerine  yardımcısının kararını uygulasa rakip penaltı kullanacak, belki Uğurcan penaltı kurtaracaktı(?)

Fakat kaderde bu muazzam golü görmek varmış, keşke başka platformlarda başka takımlarda görmek nasip olsaydı, neyse(!)..

Kader demişken, kaderde olan gelir başa misali, biz, derdi,  futboluyla son ana kadar her şeyi doludolu hak eden ve yerine getiren bir Trabzonspor izlemek isteyen çoğunluğun muradını isteyenleriz..

Elbette, başından sonuna tüm nüvesiyle gelecek olan şampiyonluğu iliklerine kadar hak eden Trabzonspor camiasını bütün unsurlarıyla tebrik ediyorum..

Bizim eleştirilerimiz oyuna ve oyunun sahiplerine olan, daha doğrusu bu meyanda bizim tek muhatabımız büyük Trabzonspor’a olan aidiyet duygusundan başka bir şey değildir, olamazda..

Çünkü biz futbolu asla ve asla Trabzonsporsuz düşünemeyipte,  sevenlerdeniz..

Son tahlilde, dün akşam Türkmen’in talihsiz sakatlığı sonrası hocanın son anda karar değiştirip,  Yusuf tercihi ve Yusuf’unda halâ kendini Trabzonspor dışında başka yerlerde görür gibi dağınık ve savruk oyununun bayağı sırıtmış olmasını da belirtmeden geçmek olmaz diye düşünüyorum..

Hasan Akbaş

Haberts.com