Yenilmek futbolun doğasında var..

Fakat, Abdullah Avcı gibi savunma futbolunda ekol olan bir futbol aklının, bu skoru yaşaması ve yaşatması her yönden irdelenmesi gereken bir futbol hadisesidir..”

Ligimize yine Karadeniz takımları damga vurdu iyi mi?

Daha doğrusu, ligimizin zirvesini yeniden dizayn ettiler..

Samsunspor, tüm tahminlerin aksine Fenerbahçe’nin tekerine adeta takoz koyup, dur dedi(!)..

Hem de Kadıköy’de..

Trabzonspor ise evinde Galatasaray’ın önünü açtı ve Fenerbahçe ile sizi baş başa bırakıyorum, ne haliniz varsa görün dedi..

Benim derdim bana yetiyor, hem zaten ligin üçüncülük sırası için en kuvvetli aday benim dercesine..

Burada rakiplerinin ikramlarını da unutmamak kaydıyla(?)

Tabi orası da meçhul, böyle ağır aksak gidişle(?)

Yani neresinden bakarsanız bakınız, bu hafta şampiyonluk adayı İstanbul takımlarının kaderi Karadeniz’in değerli camialarına düğümlendi..

Lig sonu; bu maç skorlarının kime yarayacağını görmek gerçekten ilginç olacak..

Burada net bir gerçek var, Trabzonspor iyi değil..

Trabzonspor mutsuz ve bir o kadar da umutsuz..

Hazır söz mutsuzluktan açılmışken, aklıma geldi.

Anlatmadan geçemeyeceğim..

Yaşı kırk üzeri olanlar ( belki ) hatırlarlar, bir Trabzonsporlu vatandaş: Beni mutsuz edip, karamsarlığa itiyor diye, Trabzonspor’u mahkemeye vermişti..

 “ Laf aramızda, o seneler Trabzonspor sevenlerine hiç umut vermiyordu “..

Durum gerçektende bugünleri bile aratacak nitelikteydi, Trabzonspor için..

Tam  bir bocalama ve muamma zamanlarıydı..

Tabi, o yıllarda  bugün ki gelişmiş teknoloji henüz olmadığından, haber dijital ortamlarda olmayabilir..

Yanılmıyorsan Gebze’de ikamet eden çok koyu bir Trabzonspor taraftarı olduğunu anımsıyorum..

Haliyle sonuç ne oldu gerisini bende takip edemedim(?)

Yani, gazetelerin sahiden saf  mürekkep koktuğu o günlerde böyle bir haber kupürü dikkatimi çekmişti..

Neyse..

O yıllardan bu günlere biri gayrı resmi, ( bize göre o her daim resmi bir şampiyonluk ( diğeri sahiden resmi helalinden iki şampiyonluk yaşadı Trabzonspor..

İnşaAllah o taraftarında ömrü vefa etmiştir bu mutlulukları görmeye..

İşe bu günlerde Trabzonspor’un içinde bulunduğu duruma bakınca, o taraftarın hali geldi aklıma..

Gerçekten, Trabzonspor tat vermiyor..

Hele böyle büyük maçlarda, hiç olmazsa sezonun içinde övünülecek sonuçlar bekler taraftar.

Bakınız, onca eleştiriye rağmen hep o ilk devredeki Fenerbahçe galibiyeti konuşuluyor..

Evinde oynadığı Galatasaray maçında da olası bir galibiyet, ya da güzel oyunla katık edilmiş bir beraberlik, hatta kora kor bir oyunla mağlubiyet bile taraftarı mutlu edebilirdi...

En azından bu derece bir hayal kırıklığına neden olmazdı..

Lakin olmadı..

Böyle yenilmek,,

Bunun adı hezimet..

Yenilmek, hem kötü oyun, kötü oyunu geçtim, başıboş vermişlik, takatsiz ve ne yaptığını bilmeyen futbolcular topluluğunun içler acısı hali..

İşte bu haleti ruhiyesi yıktı Trabzonspor’un sevenlerinin umutlarını..

Akşam maça bakınca, hani “ Türkiye Kupa ‘’maçlarında büyük takımlarımızla alt liglerden eşleşen mütevazi takımlarımız vardır..

İzlerken üzülürsünüz, devasa kadro karşısında elinden geldiğince mücadele eder, lakin sonuç kaçınılmazdır...

İşte, akşam Trabzonspor’un hali aynen o mütevazi alt lig takımları gibiydi..

Hatta daha kötüydü diyebilirim..

Çünkü Trabzonspor sahada ne bir duruş, nede kendine has bir oyun aklı bile sergilemeyedi..

Kimin aklına gelirdi, ( bana göre ) maçın adamının Hüseyin Türkmen olacağı.

Uğurcan’ın basiretsizliği, Edin Viscá’nın, kendine ayak uyduracak bir partnerinin olmamasından ötürü, sadece ismen sahada oluşu..

Sebepleri çoğaltabilmek, yenilgiyi bahanelere bağlamak işin en kolayı..

Maç günü, Vakfıkebirli bir arkadaşa, bu Galatasaray bizi beşlik etmese iyi dediğimi hatırlıyorum..

Lakin, içten içe de Akyazı’da bunun pek mümkün olamayacağını düşünmedim değil(?)

Olan oldu..

Benim gibi bir çok paydaşın içinde galibiyetten çok, yenilginin de olabileceği hissi vardı..

Lakin bu şekilde değil..

Bunu demek çok zûl geliyor, fakat durum böyle.

Taraftarının içinde umut yoksa, geleceğe dair kurulan hayallerin de bir anlamı kalmıyor..

İnsanın, kapatın kepenkleri diyesi geliyor..

Fakat,

Bordo Mavi koca bir dünya var içine milyonları hapseden..

Sonsuz bir umman..

İlla ki yine taraftarına güzel sezonlar yaşatacaktır elbet..

Hülasa,,

En nihayetinde hayat devam ediyor...

İçinde bulunduğu çalkantılı dönemler olsun, dar kadro yapısına birde Afrika Uluslar Kupa maçlarına giden oyuncuları olsun..

Hepsi ister istemez Trabzonspor’u zora sokan etkenler oldu..

Maçın hikayesi, aslında bir çok hikayesi var..

En başa Bakasetas’ın olası vedasını yazabiliriz..

Bu aslında bir yerde taraftarında yenilgi sonrası acı skoru bir nebze olsun bir kenara koymasına vesile oldu..

Bu maç özelinde bir detayı daha vurgulamadan geçemeyeceğim: Abdullah Avcı hocam diyorum, neden çıraklarına genelde puan yada puanlar kaptırıyor..

Gerçekten bu bir  tesadüf mü?

Değilse olsa olsa ‘tevafuk ‘diye düşünüyorum..

Çok müstesna  bir denklik..

Öyle ki Abdullah hoca ne vakit eskiden çalıştığı  bir arkadaşıyla karşılaşmaya görsün, içime adını koyamadığım bir korku düşmüyor değil..

Bunun adı yada olsa olsa “  dejavu “ olmalı..

Filhakika, bende mutsuzum çoktandır..

Her ne kadar yıllar önce o mutsuz taraftarın yaptığını düşününce, Trabzonspor’un insan üzerinde ne kadar etkin olduğunu daha iyi idrak edebiliyorum..

Lakin ben Trabzonspor’u asla mahkemelere şikayet etmem, edemem de..

Bizim şikayetimiz gönül mahkemelerinedir..

Günün sonunda söz konusu Trabzonspor olunca, verdiği mutsuzlukta hoş, verdiği mutlulukta hoş!..

Hep diyorum ya;

Düşkünlüğüm futbola değil, Trabzonspor’a..

 

Hasan Akbaş

Haberts.com