Öyle, totem gibi batini şeylere asla inanmam! 

Lakin, siz buna ister iç ses deyiniz, ister kalp gözü, ne derseniz deyiniz: Maç başladığında içimden bir ses “ iki Enis’inde bu akşam gol atacağını fısıldadı “... 

En doğru tanımlama ile bence bunun adı olsa olsa “ tevafuk “ olur diye düşünüyorum.. 

Bazen öyledir.. 

Birbiriyle örtüşen durumlar vardır. 

Bazen bu maddeten bazende manen gerçekleşir.. 

Futbolda da bunun bir örneğini, Enis Destan & Enis Bardhi gösterdi bizlere. 

Geçen hafta, o hatırlamak bile istemediğimiz, Rizespor mağlubiyetinin içinde geleceğe dair bir kazanım olacağının donelerini almıştık sanki.. 

Ne zaman ki, takımın el freni Umut Bozok yerini Enis Destan’ a bıraktı, o vakit adaşı Enis ile girdiği işbirliğinin ilk ışıklarını almıştık. 

Lakin, o kötü akşam, güzel şeyler haliyle ( biraz da saman alevi gibi olduğundan ) pek dikkatleri cezbetmemişti.. 

Nenad Bjelica.. 

Ligimizin en rahat ekiplerinden olan Kasımpaşa karşısında alınan galibiyetin mimarı Nenad Bjelica oldu hiç kuşkusuz.. 

Özellikle, geçen hafta Rizespor maçının izlerini takım üzerinden silmesinin yanında, iki Enis’in oyunlarındaki farkındalığı Kasımpaşa maçına taşıması, bana göre en büyük artısı oldu.. 

Sevindirik olmaya lüzum yok! 

Çocukken, çok istediğimiz bir şey gerçekleştiğinde, yada sözü verildiğinde “ sevindirik oldu ‘ derlerdi bizim köyde. 

Onu diyorum ya, Trabzonspor sadece bir maç kazandı. 

Çok sevinip, abartmamalıyız bu durumu.. 

Oyunu elbet tartışırız. 

Gole kadar ki bölüm, acabalarla doluydu yine(?) 

Zordur, bilirim.. 

Kemal Özdeş’in takımları genelde kapanmaz 

Sürekli golü düşünen, isteyen ve hep hücumu düşünen bir futbol mantalitesi vardır. 

Kaldı ki, Trabzonspor’un karşısına çıkana kadar, yenilgisi olmayan bir Kasımpaşa ve hocasından söz ediyoruz. 

İşte böyle bir ekibe karşı, üstelik deplasmanda farka gidilmesi, böyle sıkıntılı süreçlerde oyun performansından ziyade, galibiyetlerle istim üzerine çıkabilirsiniz ancak.. 

Çok mükemmel oynamasa da, akıllı bir taktik ve baştan Abdülkadir Ömür olmak üzere, doğru yer ve zamanda futbolun gerekleri yerine getirilince, Trabzonspor kendisi için çok elzem bir galibiyeti hemde çok “ destanımsı “ bir şekilde almasını bildi.. 

Vurdukları Gol Oldu.. 

Hani futbolda bir tabir vardır ya.. 

Vurduğu gol oldu diye.. 

Bu tabir bu akşam Trabzonspor’a nede güzel uydu. 

Rakip ceza sahasına her atakları sonrası, bu aksiyonlarını gol ve net gollük pozisyonlarıyla sonlandırdılar bordo mavili futbolcular.. 

Lavanta Kokulu Goller.. 

Levante’dan ( İspanya ) geldiği günden beri, kendisini sürekli kabul ettirmeye uğraşan Makedon futbolcu Enis Bardhi, sanki dünün hesaplarını kapattı.. 

Öyle güzel goller attı ki, Levante’de oynadığı futbolu Trabzon’a getirmek bir yana, lavanta kokulu golleriyle nice güzellikler sunacağının ip uçlarını verdi sanki bizlere.. 

Azmin zaferi Enis Bardhi.. 

Biz bunun daha bir başlangıç olduğuna kani olmak istiyoruz.. 

Şahsım dahil, bir çoklarımız onu çok eleştirdik.. 

İnşaAllah bizi utandırmaya devam edersin sevgili Enis Bardhi.. 

Yani, maça dair oyundan ziyade öyle  güzellikler var ki, anlatılmaya dair.. 

Benkoviç’in, her geçen gün olgunlaşan oyunu, hatalar yapsa da günün sonunda oyun ve pozisyon bilgisiyle takıma katkı vermesi ayrıca takdire şayan bir durum.. 

Maskesini sorun etmemesi, ikili mücadelelerden kaçınmaması ve gerektiğinde de akşam olduğu gibi, golünü de kaydetmesi.. 

Maçın hikayesi, Trabzonspor dün Akşam galibiyeti hem bedenen hem ruhen çok istedi.. 

Hele ki, genç  Göktan’ın topla ilk buluşmasında ( burada oyuna beraber girdiği Fountas’ katkısını yadsımada  geçemeyiz )   ligimizin en erken gollerinden birini kaydetmesi, hem onun hem onu oyuna alan ve haklı bir gururu yaşayan hocası için muhteşem bir anı oldu hiç kuşku yok ki.. 

Sahiden, Göktan golü atınca, Nenad hoca bir babanın evladıyla duyduğu gururun fotoğrafını da astı tüm bordo mavili sevdalıların yüreklerine. 

Onun için diyoruz ya.. 

Futbol sadece “ futbol değildir “ diye.. 

Kısacası, biraz olsun kararmış düşlere tavan arasından süzülen ışık huzmelerinin, bir tutam da olsa aydınlığını sunan dün akşam ki Trabzonspor’un, bu eksik kadro yapısını, kendi içinde ortaya bir karakter koyarak çözmesinden başka yol yok gibi.. 

İnşaAllah her şey eskisinden daha güzel olur.. 

Enisleriyle, iyi ve gününde olan bir Viscâ, Abdülkadir, Bakasetas, Uğurcan ve kendisini bu takımın  bir parçası olarak gören her bir oyuncu topluluğunun olduğu yerde, bu taraftar yenilmeye üzülmez.. 

Bu taraftar bir tek mücadele etmeyen oyuncu profiline tahammül edemez.. 

Dipnot:  

Doğucan Haspolat’ı nasıl buldunuz akşam(?) 

Yeni  milenyum  doğumlu ( yanılmıyorsam) olarak biliyorum, Doğucan ‘ı.. 

Fakat, görünüş olarak sanki her an jübilesini yapacak bir görüntü veriyor izleyenlere.. 

Hani, bilmeyen birisi olsa, orta ya da baş altı güreşcisi diye düşünenler olabilir kendisini.. 

Bende bıraktığı intibah bu oluyor sevgili Doğucan’ın.. 

Oysa o kadar sakatlık ve talihsizlikler girdabında boğuşan Trabzonspor’da ben genç Doğucan’dan, ( rahmetli Savaş Ay’ın tabiriyle ) fişek gibi, zıpkın gibi diri ve hareketli, ele avuca sığmaz bir görüntüyü bizlere vermesini beklerim doğrusu, bir futbolsever olarak kendisinden.. 

Çok mu şey istiyorum (?) 

Bitiriyorum: Trabzonspor’un çok eksiği var. 

Rakiplerinden bir çok yönden geri olduğu aşikâr.. 

Lakin, her şeyi bir haftalığına bir tarafa bırakıp, son yıllarda alınan şu farklı galibiyetin tadını çıkaralım.. 

Ne dersiniz? 

Sizce de öyle değil mi? 

Hasan Akbaş 

Haberts.com