Trabzonspor yeni transferlerin uyum sorunlarıyla, sakatlıklarla ve ortalama dört günde bir yapılan yoğun maç programıyla inişli çıkışlı geçen bir ayın ardından Gaziantep baklavası tadında bir galibiyet alarak milli maç arasına moralli girdi. 

Ama harbiden de nedir o Gaziantep’in tatlıları ve yemekleri. Fırsatı olanların Gaziantep’e bir yemek ve tarih gezisi yapmalarını şiddetle tavsiye ederim. Zira dünya bir ev olsa mutfağı kesinlikle Gaziantep’tir. 

Oldukça fazla Trabzonspor taraftarının da bulunduğu Gaziantep, Şanlıurfa gibi Güneydoğu şehirlerinin ve halkının gönlümüzdeki yeri ayrıdır. 

Neyse! Gelelim maça. 

Avcı hoca geleli beri Süper Lig’in en az gol yiyen takımı olan Trabzonspor’un bu sezon bu kadar çok ve daha da önemlisi bu kadar basit gol yemesi herkesi şaşırtıyordur. 

Geçen sezon geçişlerden en az gol yiyen Trabzonspor bu sezon Antalya, Adanademirspor ve Fenervaroş maçlarında akıl almaz geçiş golleri yedi. 

Aynı şekilde geçen sezon yerleşik savunma ile en az gol yiyen Trabzonspor Gaziantep maçında savunması yerleşik olduğu halde öyle akıl almaz iki gol yedi ki bunlar hiç alışık olmadığımız şeyler. 

Hatalar önemlidir. Oğluma hep bunu öğütlerim. Hatalarını sev. Hata yapmazsan doğruyu bulman zorlaşır. 

Hataların ve öğrenmenin yaşı yoktur. Son nefesimize kadar hata yapacağız, son nefesimize kadar öğrenmeye devam edeceğiz. 

Avcı hoca da hatalarından ders çıkaran, hatalarında ısrar etmeyen, hatalarından öğrenen bir insandır. 

O yüzden bu aksaklıkların üzerine gideceğini, analiz edeceğini ve düzelteceğini düşünüyorum. 

İlk on dakikada yenilen iki şok gol hem Larsen’in sakatlık riskinden kaynaklanan formsuzluğundan, hem iç sahada oynamanın ve maçın başı olmasının verdiği konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanabilir. 

Erol Bulut belli ki hücum konusunda dersini iyi çalışarak sakatlık riski olduğu için formsuz olan Larsen’in kanadından hücum ederek erken iki gol buldu fakat Trabzonspor’un hücum gücünü ve daha da önemlisi inadını hesaba katmadı. 

Trabzonspor öyle karakterli, iş ahlakı yüksek ve inatçı futbolculardan oluşmuş bir aile ki 2-0’da geri düşse asla pes etmiyor ve yenilgiyi kabullenmiyor. 

O yüzden geri düştüğü 16 maçın 14’ünü geri çevirdi bu takım. Geri düştüğü maçlarda sürekli geri dönen bir takım rakiplerin sinirini bozar, canını sıkar, direncini düşürür.
Trabzonspor geçen sezon o yüzden rakiplerinin direncini kırarak açık ara şampiyon oldu. 

Bu sezon şampiyonluk yarışı daha zor olabilir. Şampiyonu küçük puan farkları belirleyebilir. İşte burada da bu inat, pes etmeme, yenilgiyi kabullenmeme fark yaratabilir.

Geriden gelerek alınan galibiyetlerin bir hikayesi vardır ve takımı daha da kenetlendirir, motivasyonunu artırır. 

Kızılyıldız ve Gaziantep maçlarında alınan galibiyetlerde ve umut veren futbolda geçen seneden beri birlikte oynayan Hamsik-Bakasetas- Siopis üçlüsünün oynamış olmasının etkisi olduğunu düşünüyorum. 

Gaziantep 2-0’dan sonra beşli savunmaya dönerek hem savunmanın merkezini hem de kanatları kalabalık savunarak Trabzonspor’un pas kanallarını tıkadı. 

Ancak kanatta Trezequet’nin, orta sahada Bakasetas’ın yükselen formları Trabzonspor’un hem kanatlardan hem merkezden hücum çeşitliliğini ve etkinliğini artırarak pozisyonlar ve goller bulmasını sağladı. 

Her ne kadar çatlak sesler çıksa da Trabzonspor bu iki aylık zor geçiş sürecinin ilk bir ayını kenetlenerek, sabırla geçmesini bilmiş, iki haftalık milli araya güzel bir geri dönüş ve moralle girerek önümüzdeki daha zor bir aylık süreç için umut vermiştir. 

Trabzonspor önümüzdeki bu bir aylık zor süreci de en az zararla geçirerek bir aylık Dünya Kupası arasına girerse sakatların geri dönüşü, yeni transferlerin uyum sağlaması ve yoğun maç programının bitmesiyle lige ağırlığını koyacaktır. 

Bir sözüm de misafir takım tribününde takımlarını destekleyen üç Gaziantepspor taraftarına. Takımdaşlık böyle güzel bir şey. Size helal olsun!

Geçen sezon her maçta stadı dolduran Trabzonspor taraftarını bu sezon bu hayat pahalılığında stadı dolduramadıkları için eleştirmenin haksızlık olacağını düşünüyorum. 

Sabırla kenetlendiğimizde, yönetimimize, hocamıza, takımımıza güvendiğimizde güzel günlerde buluştuğumuzu unutmayalım. 

Güzel günlerde buluşmak umuduyla…