Avcı ve öğrencileri suni tartışmalarla oluşturulan gündemin içerisinde güzel oyunla kritik bir galibiyet alarak bir bardak suda fırtına koparan “DOB OYNAMAYRUKÇULARIN” sesini bir süreliğine kesmiş oldu.

Umarım hafta sonu Gaziantep galibiyeti ile kara bulutları dağıtarak milli maç arasına huzurlu gireriz.

Ancak yaşanılan bu olumsuz süreç taraftarıyla basınıyla Trabzonspor camiasının ne kadar sabırsız, istikrarsızlığa açık ve kırılgan bir yapısı olduğunu göstermiş oldu.

Bu yaşananlardan sonra ne Avcı ne futbolcular ve ne de bilinçli taraftarlar geleceğe güvenle bakamazlar.

En ufak sendelemede bunca emeği ve başarıyı göremeyip bir kalemde silip atan, mevcut durumu iyi analiz edemeyen, sabırsız ve panik bir güruhun hoca ve takım üzerinde anlamsız ve gereksiz bir baskı ve stres yaratarak kulübü krize sokabileceğini tahmin edebilmek çok da zor olmasa gerek.

Alex Ferguson ile 20 yıl boyunca Avrupa’yı kasıp kavuran Manchester United Ferguson gideli beri her yıl hoca değiştiriyor ancak başarı gelmiyor.

Galatasaray yönetimi art arda yenilgiler alıp arkasından ezeli rakibine de 6-0 yenilen Fatih Terim’i göndermekten son anda vazgeçmişti. Arkasından tartışmalı da olsa dört yıl üst üste şampiyonluk ve UEFA kupası gelmişti.

Takımın tepeden aşağıya değiştiği, en kritik futbolcularının uzun süre sakatlandığı ya da sezonu kapattığı bir ortamda uyum süreci tamamlanana kadar başka maçlar da kaybedilecek.

Önemli olan bu uyum sürecini en az hasarla atlatabilmektir. Bu da sabırla ve kenetlenmeyle olabilir.

Trabzonspor bu uyum sürecini atlatıp sakat futbolcularının da dönmesiyle lige ve Avrupa’ya ağırlığını tekrar koyacaktır.

Atılan ilk golde Avcı hocanın aşırı sevinci haftalardır ne kadar baskı ve stres altında olduğunun en bariz göstergesiydi.

Avcı tatbikî de mükemmel bir hoca değildir. Hataları vardır ve olmaya da devam edecektir. Ancak hocanın iyi niyetli emeklerine karşılık ondan mükemmellik bekleyerek baskı ve stres altına sokmak daha da hatalı kararlar vermesine sebep olur.

Trabzonspor dünkü maçta geçen sezonki kontrollü futboluna benzer bir oyun oynadı. Hem takım savunması aksamadı hem de hücumda üretkenlik vardı. Bunda geçen seneden beri birlikte oynamaya alışmış Hamsik, Siopis, Bakasetas üçlüsünün orta sahada birlikte oynamasının etkisi büyüktü.

Çok güzel üçlüler kuruldu, harika paslaşmalar oldu. Pas isabet yüzdesi çok yüksekti.

Trabzonspor’un sezon başından beri pozisyon kıtlığı çekmesinin nedenlerinden biri de merkez savunmasını kalabalık tutan rakipleri savunmalarının göbeğinden delemeyip oyunu kanatlara yığmasıydı. Buna değişen kanat bek ve santraforlarının uyum süreci ile Visca’nın yokluğu da eklenince Trabzonspor hem merkezden hem kanatlardan pozisyon üretmekte zorlandı.

Rakibi savunmasının merkezinden delebilmek için uzun süre birlikte oynamış oyuncuların birebirlerine, verkaçlarına ihtiyaç var. Takım beraber oynamaya alıştıkça bunların sayısı da artacaktır.

Kalitesi asla tartışılmaz olan Trezequet Wakeme’nin veliahtı olmanın verdiği baskı ve stresle duygularını oyuna karıştırarak bireysel oynuyordu ve güzel oyununu skora yansıtamıyordu.

Avcı hoca bunun farkındaydı ve yoğun eleştirilere rağmen Trezequet’i oynatmanın semeresini aldı. Skor baskısını üzerinden atan Trezequet her geçen hafta formunu artırarak yıldızlaşacaktır.

Umarım bu camia yaşananlardan tecrübe çıkartarak sabrın ve istikrarın değerini fazla bedel ödemeden öğrenir.

Kütüğünde Trabzon yazmakla Trabzonlu ve Trabzonsporlu olunmuyor. Trabzonluluk, Trabzonsporluluk bir duruş, bir felsefedir.

Bu duruş ve felsefe rakip takım kaptanının arkasında oynamayı kabul etmeyen Dozer Cemillerin, futbolu bırakan Onur Kıvrakların, zor dönemde takımın başına geçip kasketi başına geçirerek camianın efsanelerine sahip çıkarak 37 sene sonra resmi şampiyonluğu getiren Avcıların duruşudur.

Bütün bunlardan sonra iki yenilgiyi bahane ederek Avcı’yı gönderip ezeli rakibimiz için canını verebileceğini söyleyenleri getirmeyi düşünmek…

Güzel günlerde buluşmak umuduyla…