Olabilir ve olacak ta!

Daha önce 7 defa yaptığını şimdi neden yapamasın?

Kişi başı milli gelir ortalamasıyla 60.sırada, Türkiye’nin en fakir şehirlerinden biri olmasına rağmen Türk futbolunda devrim ateşini yakarak futboldaki İstanbul hegomonyasını yıkan bu küçük ama yüreği büyük insanların şehri, bu yıl devrim ateşini yeniden yakmıştır artık.

Bugün başlayacak olan bu uzun, meşakkatli, çileli şampiyonluk yolculuğu hayırlı uğurlu olur umarım.

Sezon başı olması hasebiyle biraz uzun tutacak olduğum bu yazımı, sabırla ve sonuna kadar okumanızı tavsiye edeceğim.

Peki! Trabzonspor nasıl şampiyon olur?

Şampiyonluk sadece 26 futbolcuyla ulaşılacak bir başarı değildir. Çok çeşitli faktörler, kriterler barındıran, başarının ayrıntılarda gizli olduğu zorlu bir süreç.

Yönetim, teknik direktör, teknik heyet, futbolcu kadrosu, doktor ve sağlık ekibi, taraftar, basın. Ve tabi ki Türk futbolunun acı gerçeği olan futbol dışı aktörler; siyaset, Tff, hakemler, ahlaksız rakip veya rakipler.

İsterseniz bu faktörleri tek tek değerlendirelim.

YÖNETİM;

Başarının temel faktörlerinden en önemlisi de doğru kararlar alabilen, şampiyonluğa oynayacak kadroyu kurabilen, doğru teknik direktör seçimi yapan, futbolcuların maddi manevi sorunlarını çözebilecek, krizleri yönetebilecek, camiayı bütünleştirebilecek, iyi niyetli, istikrarlı bir yönetim kurulu ve başkandır

Bazen ciddi hataları olsa da, yönetiminde tasvip etmediğim ve iyi niyetinden şüphe duyduğum birkaç yönetici bulunsa da, 2012 den beri Trabzonspor’un başına gelmiş en iyi yönetim ve başkandır Ahmet Ağaoğlu.

Ahmet başkan bu zorlu yolda bu stresi ve olası krizleri iyi yönetmeli, camiayı motive etmeli ve istikrarı korumalıdır.

 Ancak Ahmet başkan bazen garip işlere imza atabiliyor.

Ben çocukken köyde en sevdiğim şey inek beklemekti. İneklerimiz sakince otlarken ben de rahat rahat oyunumu oynardım. İnekleri ısırıp kanını emen, yöresel adı “Vindo” olan bir sinek vardı. İnekleri ısırdığında inekler birden sapıtır, sağa sola koşuşturmaya başlarlardı. Aha gene inekleri vindo vurdu deyip oyunumu bırakmak zorunda kalırdım.

Teşbihte hata olmaz. İşler iyi giderken bazen Ahmet başkanı da vindo vuruyor. Öyle olmasa 2020 de şampiyonluğa giderken Ünal Karaman’ı göndermezdi. Umarım bu sezon da olmadık krizler yaratmayız. Ancak tabi ki böyle hatalar olacak ve bu hatalardan dersler çıkartarak yolumuza devam edeceğiz.

Bu zorlu yolda yapıcı eleştirilerimizle yönetimin etrafında kenetlenmeliyiz.

TEKNİK DİREKTÖR VE TEKNİK HEYET;

İşte bir takımı başarıya taşıyabilecek en önemli aktörlerden biri. Avcı ile ilgili olarak kafamda bazı şüpheler olmasına rağmen bu işi başarabileceğine inanıyorum. Umarım bu şüphelerim de yanılmış olurum!

Avcı hatalı tercihlerinde ve kararlarında bazen inatlaşsa da, hatalarında ısrar etmeyen, dünya ve Avrupa futbolundaki gelişmeleri yakından takip eden, sürekli olarak kendisini yenileyen ve geliştiren, profesyonel yardımcılarla çalışan, spor bilimini etkili kullanan, detaylara önem veren, taktik bilgisinin yeterli olduğuna inandığım, tecrübeli, iyi niyetli, çalışkan bir teknik direktör.

Hataları yok mu? Tabiki de var!

Kadro mühendisliği konusunda hata yapmış olabileceğine ilişkin kafamda bazı şüpheler var. Hazırlık ve Molde maçlarından beri kafama takılan bazı hususlar var. İlk maçta açık bir futbol oynayarak çok attık çok yedik. Rövanş maçında daha kontrollü bir futbolu tercih ederek az attık az yedik. Peki bu takım çok atıp az yemeyi başaramayacak mı? Avcı bunu beceremiyor mu? Bekleyip göreceğiz.

Hazırlık maçlarından beri üstüne basa basa söylüyorum. Orta saha ve hücum bölgesine yapılan transferler teknik becerisi üst düzey futbolcular. Ancak gelin görün ki top rakipteyken baskı yapan futbolcular değil. Bu da iyi pas yapan takımların orta sahamızı çabuk geçmelerine ve çok pozisyona girmelerine sebep oluyor. Kontrollü oynadığımız ikinci Molde maçında bile rakibe hatırı sayılır pozisyonlar verdik.

Avcı’ya İstanbul takımlarının teknik direktörlerine bile nasip olmayabilecek o kadar güzel bir kadro verildi ki, artık başarısızlığın bir bahanesi olamaz. Üstelik bütün transferleri kendi futbol sistemine ve isteğine göre yaptırdı.

Umarım benim tespitlerim yanlıştır ve umarım bunlar takımın henüz hazır olmamasından kaynaklanıyordur. Yanılmayı o kadar çok istiyorum ki!

FUTBOLCU KADROSU:

Sakatlıkların, cezalıların, hastaların olabileceği bu uzun maratonda, hem teknik beceri anlamında hem de zihinsel olarak çok kaliteli ve iyi niyetli futbolculardan oluşan derin bir kadro kuruldu. Trabzonspor’un yedek kulübesi uzun zamandır bu kadar çok ve kaliteli futbolculardan oluşmuyordu.

Bu kadroda eleştirebileceğim ve kanaatimce de en ciddi sorunların başında gelen husus, orta sahanın ve hücum bölgesinin oyunu çift yönlü oynayamayan, rakibe baskı yapmayan/yapamayan yaşı ilerlemiş futbolculardan kurulmuş olması. Bu sebeple orta sahanın bütün yükü genç Berat’ın omuzlarına yükleniyor. İşte bu yüzden yedek stoper transferi yapılırken ön libero da oynayabilen ve tabiri caizse adam yiyen tarzda bir stoper transfer edilmelidir.

İkinci husus ise sol bek sorunu. TFF’nun yabancı kuralı saçmalığı sebebiyle mecburiyetten transfer edilen İsmail Köybaşı benim için tam bir muamma. Trabzonspor’un sol bek sorununu çözebilir mi? Bilemiyorum! Ancak şunu biliyorum ki İsmail’in sakatlığı ve cezası sebebiyle Perez gene sol bekte oynatılırsa artık diyecek söz bulamıyorum.

TARAFTAR:

İşte futbolun en büyük güzelliklerinin başında gelen de budur. Bu, Trabzonspor taraftarıysa tadından yenmez. Hep söylüyorum! İstanbul futbolun özünden kopmuştur. İstanbul için futbol sermayedir, çıkar ilişkileridir, ranttır. Trabzonspor’lu için futbol bir oyundur, temaşadır, tutkudur, aşktır. 61. dakika şovları, horonu, golbastısı ile bir eğlencedir, sosyalleşme aracıdır. O yüzden bu cefakâr taraftar başarıyı ve sevinmeyi en çok hak edenlerin başında gelmektedir.

Ancak, taraftar rakibe baskı unsuru olmalıdır yoksa kendi takımına değil. Maalesef bunun tersine yıllardır tanık olmaktayız. Trabzon insanı tez canlıdır, sabırsızdır.  Bu da kendi takımı üzerinde baskıya sebep olmaktadır. Trabzonspor taraftarı istiyor ki maç başlasın, Trabzonspor tek kale oynasın, onuncu dakikada 2-0 olsun.

Seneler önce Gs’lı bir dostumu Trabzon’da misafir edip, Trabzonspor- Galatasaray maçına getirmiştim. Maçtan sonra dostum bana “ben böyle ilginç bir taraftar görmedim.  Onuncu dakika, takımları 1-0 önde ama hala homurdanıyorlar ve futbolcularına bağırıyorlar.” demişti.

Sevgili Trabzonspor taraftarı! Yılların özlemi içinde bu sabırsızlığınızı çok iyi anlıyorum. Ancak o güzel günler için takımınız geride bile olsa ilk düdükten son düdüğe kadar takımınıza sahip çıkın. Futbolcularınız hata yaptığında alkışlayın, motive edin. Avni Aker’i takımınız için değil rakip takım için bir cehenneme çevirin. Tüyleri diken diken olsun, birbirlerini bile duyamasınlar. Lütfen artık şu çekirdek çıtlama işini evinizde yapın.

Bir sözüm de Trabzonspor yönetimine olacak!

Çayı, fındığı dışında hiçbir sanayisi ve endüstrisi olmayan, kişi başı ortalama milli geliri ile Türkiye’nin gelir düzeyi en düşük illerinden birisi olan Trabzon’da böylesine butik bilet fiyatları belirlemek te neyin nesi.

Halkın alım gücü ortada. Trabzonspor İstanbul takımları gibi burjuvanın, aristokrasinin takımı değildir. Trabzonspor halkın takımıdır ve bu halkı bu bilet fiyatları ile stadlardan uzak tutmak bize yakışmaz.

YEREL BASIN;

Trabzonspor’un en büyük kanayan yarası. Eminim ki Trabzonspor 10 puan önde şampiyonluğa giderken bile şampiyon olmasını istemeyen, huzursuzluk ve kriz çıkarmaya çalışan, iplerinin kimin elinde olduğu malum bir kısım yerel medyası var. İstanbul basını bile Trabzonspor’a bu kadar zarar veremez herhalde!

Yönetim, teknik heyet, futbolcular tabi ki eleştirilecek. Eleştiri olmayan yerde gelişmeden, değişimden, yenilenmeden, dönüşümden ve dolayısıyla başarıdan asla söz edilemez. Yeri geldiğinde biz de incitmeden, kırmadan, suçlamadan, yargılamadan en ağır eleştirileri yapacağız. Ancak bu eleştiriler yapıcı olmalı, düşündürmeli, sorgulamaya sevk etmeli. Yoksa art niyetli manşetlerle taraftarın içine hizip tohumları atmak, olmayan yönetim krizleri uydurmak ne eleştiridir ne de gazeteciliktir.

DOKTOR, SAĞLIK EKİBİ, MALZEMECİ:

Bu da nereden çıktı demeyin. Başarı ayrıntılarda gizlidir. Ahbap çavuş ilişkisiyle Trabzonspor’un doktorluğuna getirilen liyakatsız insanların nelere mal olduğuna yakın geçmişte tanık olduk. Çoktan iyileşmesi gereken sakatlıkların yanlış teşhis ve tedavi sebebiyle aylarca uzadığına, en önemli maçlarda çok önemli futbolcularımızı oynatamadığımıza tanık olmadık mı?

Sevgili okurlarım kıymetli Trabzonspor taraftarı!

Futbolda ikinci devrim ateşini yakarak, olmazsa olmaz diyerek kilitlendiğimiz şampiyonluk hedefiyle başlayacağımız bu sezon, yönetimiyle, takımıyla, taraftarı ve medyası ile bütünleşerek o güzel günlere ulaşacağımıza yürekten inanıyorum.

Güzel günlerde buluşmak umuduyla, saygı ve sevgilerimle